İş hayatında sıkça
kullanılan sözcükler; görev, görev tanımı, profesyonel ve amatörlüktür. Peki,
sözcükler tanımlandıkları gibi mi algılanmaktadır?
İşe kabul edilene kadar
kendini öven, atıp tutan, neler yapabileceğini sıralayan, o fedakâr insan,
kabul edildikten sonra zamanla değişir. İşe girişte gösterdiği öz güven ve
enerji normale döner. Bu arada iş ortamını tanımaya, kimin ne iş yaptığını
anlamaya çalışarak zamanını geçirir. Oryantasyon önemlidir!
Yavaş yavaş “işin
inceliklerini” öğrendikçe perspektif de belirlemeye başlar. Bu perspektifi
oluştururken öncelikle gelecekte ulaşacağı ve olabildiğince uzak olan “ufuk
çizgesini” çizer ve sonrasında da “kaçış noktalarını” bulur!
Görev tanımını eline
aldığındaki ilk merak ve heyecan; yerini, bilmiş, özümsemiş bir “profesyonel tavır”
a bırakır. Gözü, hep diğer çalışanlardadır. Ne yapabileceğinden çok ne
yapmaması gerektiği ile ilgilenmeye başlar. Yapılan ve yapılmayanlar
dikkatinden asla kaçmaz. O mütevazı yaklaşımdan eser yoktur artık. Tam bir
profesyonel olmuştur ve Türk Dil Kurumu bunu “uzmanlaşmış-ustalaşmış” olarak
tanımlamaktadır.
İncelik, işte tam bu noktada
devreye girer. Ustalık nerededir? Bağlı bulunduğu kurum/kuruluş ve işini
geliştirerek, yaratıcı olmak ve katma değeri arttırmak, yani daha moda deyimle
inovatif bir yaklaşım göstermekte mi? Yoksa sadece görev tanımında belirtilen
konularda görevini yerine getirmek ve ne olursa olsun bununla yetinmek mi?
Mutlak doğru yok galiba ve
elbette konu “perspektif” olduğu için bakış açısına göre de değişiyor. Sadece
görev tanımında yer alan işleri yapan ve bunları da iyi yapan birisini
düşünelim. Bu kişi, işini profesyonelce yapmaktadır. Burada sorun yoktur ve
işlem tamamdır. Ancak kurumsal olan diğer konular gündeme geldiğinde ve bir
sorumlu yoksa kimse de farkında değilse veya kurumun hedefleri doğrultusunda
gelişim söz konusuysa “o’nun” tavrı ne olmalıdır?
Elbette bu, kişiye ve
sektöre göre değişiklik gösterecektir. Ayrıca “o’nun” tavrının dışında yönetimin
tavrı da kurumsal bir kültür oluşmasına neden olacaktır. Yani yönetim, gerçek
bir performans değerlendirme sistemi ile amatör ruhla çalışmayı destekleyici
yaklaşımlarda bulunduğunda bu durum kurum içerisinde de kendine daha fazla yer
bulacaktır. Ancak bunun “bıçak sırtı” bir iş olduğu da unutulmamalıdır.
Peki, en doğrusu hangisidir?
Profesyonel ruh mu, amatör ruh mu?
Amatör ruhun heyecanının,
pozitif, yapıcı, yaratıcı ve sahiplenici tavrının, profesyonel disiplinlerle
çevrilmesi belki de doğru yanıttır veya doğru yanıt her ikisi de eşit ölçüde
bulunmalı, olmalıdır. Yaşam; denge üzerine kuruludur, dolayısıyla burada da
denge aranmalıdır.
Amatör ruh ile çalışmak,
kişiyi geliştiren, ürettiği için hayata değer katmanın keyfini veren, diğerleri
tarafından kabul gören, işveren/patron/kurum tarafından tercih edilen bir özelliktir.
Ancak amatör ruhla çalışanın, kişisel kazancı nedir?
“Yaptığın iyilikler görevin
hâline gelir.” Bu sözü okurken onayladığınızı görür gibi oluyorum. Evet, aynen
böyledir. Hatta görevin hâline dönüşen bu işi bir gün yapmadığında, üstüne bir
de eleştirilirsin ve performansının düştüğü, iş yapmadığın söylenir. Ayrıca ne
kadar huysuz olduğun gibi başka sıfatları da peş peşe alıverirsin.
Bilinen bir hikâyeyi
hatırlayarak konuyu pekiştirelim:
*Küçük
bir karınca, her sabah erkenden
işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı.
Çok
çalışır, çok üretir ve bunları keyif içinde yapardı.
Patronu
aslan, karıncanın başında yöneticisi
olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı.
Bir
gün kârı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi; eğer karınca, başında bir yönetici olmadan
bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler
yapardı?
Bunun
üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü hamam böceğini işe aldı.
Hamam böceği işe öncelikle bir saat satın alarak
başladı. Böylece karıncanın
çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade
etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı
olacaktı. Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için
örümceği işe aldı.
Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamam böceğinin hazırladığı raporlar
gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve kârlılığı analiz eden
renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları, ortaklarına
sunum yaparken kullanabilecekti.
Hamam böceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir
bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artan ekipmanlar için de artık, bir
bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idare etmek için
sineği işe aldı.
Bir
zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan karınca,
bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanının büyük bir
kısmını kendisine sorulanları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.
Aslan, karıncanın bölümünün giderek büyümesinden
memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üst yöneticiye ihtiyaç olduğunu
düşündü ve bölüm başkanı olarak başarılarıyla ünlü ağustos böceğini işe aldı.
Kendi
rahatına ve keyfine düşkün ağustos böceğinin
ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabii ki
kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı
hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski iş yerindeki
yardımcısı tavus kuşunu işe aldı.
Karıncanın çalıştığı yer giderek kimsenin
gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekâna dönüşmüştü.
Ağustos böceği, patronu aslanı ortamın ruh hâlini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine
ikna etti.
Bunun
üzerine, karıncanın bölümünde olup
bitenleri gözden geçiren aslan,
üretimin ve kârlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü fark etti. Hemen, son
derece itibarlı ve iyi tanınmış bir danışman olan baykuşu sorunu çözmesi için işe aldı.
Baykuş, karıncanın departmanında üç ay geçirdi. Bu hummalı
çalışmanın ardından ciltler tutan muhteşem bir rapor yazdı. Raporun sonucu
şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı.”
Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir
karar verdi ve elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve
çalışma isteğini kaybetmiş olan karıncayı
işten çıkardı!..
Dramatik sonuçlar ortaya
çıkmasın isteniyorsa, amatör ruh bir zafiyet olarak görülmemeli, desteklenmeli
ve özendirilmelidir. Amatör ruhla çalışan, yaratan, üreten kişinin iyi niyeti
bu anlamda suistimal edilmemelidir. Amatör ruh da, profesyonel bakabilmeyi
öğrenmelidir. Unutmamalıdır ki kendisi izin vermedikçe emeği sömürülemez.
Yaşam, profesyonel
bir denge üzerine kuruludur!
3 Eylül 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer ORHAN
*Hikaye,
alıntı-Anonim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder