Bu atasözü ne zaman
söylenmiş, kim söylemiş bilinmez ama biraz da olsa insanı ortada bıraktığı
kesindir. Burada sözü edilen “okuma”dan kasıt, okulda öğretim alarak âlim
olunacağı ise günümüz için bu duruma biraz şüpheyle yaklaşmak gerekir. Elbette
okullar bunun için hayatımıza girmiş ve çıkacağı da yok gibi görünüyor.
Büyük ideallerle başlanılan
okul süreçlerinde, önce küçük yaşlarda sahip olduğumuz yaratıcılık ortadan
kaldırılıyor, sonra da daha çok ders, daha çok sınav ve ağır
müfredatlar/programlar yerleştiriliyor.
Amaç? Hazır yakalamışken
olabildiğince çok şeyi öğretmek! Bir de elbette çok daha karmaşık üst öğretim
kurumuna öğrencinin yetiştirilmesini sağlamak. Niyet tamam ama kimse fotoğrafın
bütününe bakmıyor.
Okul öncesi, ilkokul,
ortaokul, lise ve üniversite diye kademelendirilen eğitim sistemimizde yolunda
gitmeyen bir şeyler olduğu düşünülerek önce ilkokul ve ortaokul birleştirildi
ve 8 yıllık kesintisiz öğretim programına başlandı. Bu muhteşem başarının
elbette devamı gelmeliydi ve lise de bu sürece eklenerek tüm gençlerimizin 12
yıllık eğitim alma “fırsatı” sağlanmış oldu! Önce kesintisiz düşünüldü sonra
biraz kessek de bir şey olmaz fikri ağır bastı. Okullar, öğretmenler, veliler
tam değişen programlara ayak uydurmuşken, yok yok böyle olmayacak en iyisi biz
sekizi bölelim 4+4 yapalım, dendi. Matematik hayatın her alanında karşınıza
çıkacak denilirdi de kimse inanmazdı. Alın işte son yıllarda eğitim sistemimizde
topyekûn toplama, bölme ve çıkartma telaşı içindeyiz. Hayır olur inşallah! Bu
kadar fazla matematiksel işlem umarım eğitim sisteminin bünyesine ters düşmez.
Şu âlim olma konusuna
dönecek olursak; bu karmaşa içerisinde tüm derslerden başarılı olup,
sınavlarından yüksek yüksek puanlar alarak bir üst basamağa çıktığınızı
düşünelim. Yeter mi? Yetmez. Aralarda yine bazı teknikleri öğrenerek sıralama
sınavlarında da başarılı olunması beklenir. Bu çabaları gösterdiğinizi,
“başarılı” olduğunuzu ve “bilimsel” eğitim yapılan bir üniversiteye girdiğinizi
hatta çok büyük başarı göstererek istediğiniz bölüme de yerleştiğinizi
varsayalım. Elbette bu kadar yıl uğraşınca, üniversitenin ilk yılında bir
alışma dönemi olmalı değil mi? Siz alışmasanız bile merak etmeyin, sizi mutlaka
alıştırırlar. Sonraki yıllarda da ne zaman bilimsel çalışmalar yapacağınızı,
“âlim” olacağınızı hayal edersiniz ve tabii bu kadar karmaşık bir sistem içerisinde
sizde hâlâ hayal etme duygusu kaldıysa!
Son sınıfı okurken birçok
karmaşık duygu, düşünce ve plan içerisinde olursunuz. Mesleğe başlamak mı,
yoksa bu muazzam eğitim sistemi içerisinde biraz daha okumak mı? Bu aşamada
deneyimliler devreye girer ve bu devirde lisans diplomasının yetersiz olduğunu,
hazır “acıya” alışmışken yüksek lisansın da aradan çıkartılmasını önerirler.
Sizin de bu öneriyi kulak arkası etmeniz mümkün değildir, âlim olmaya ramak
kalmışken elbette bırakmak olmaz diye düşünürsünüz.
Yine bir sınava girersiniz
ve yüksek lisans okumaya başlarsınız, şanslıysanız bitirdiğinizde de bilimsel
araştırmalar yapabilmek için araştırma görevlisi olarak üniversiteye kabul
edilirsiniz. Âlim olmak öyle kolay değildir, sırada doktora yapmak vardır ve
yine sınav… Bu arada diğer arkadaşlarınızla karşılaşırsınız ve bazılarının
hayata atıldığını, ticaret yaptığını öğrenirsiniz. Kullandıkları araba ya da
kurdukları düzen sizi hiç etkilemez! Çünkü sizin son derece kutsal ve büyük bir
kariyer planınız vardır.
Aynı yıllarda doktoranızı
yaparken aslında akademik kariyer planının hiç de düşündüğünüz kadar yakın
olmadığını anlarsınız. Öyle her istediğiniz araştırmayı yapmaya fırsat
bulamadığınızı görürsünüz, elbette daha deneyimlilerin rızalarını almak, onlarla
birçok şeyi paylaşmak zorunda olduğunuzu görürsünüz. Uzun yıllar boyunca el
birliğince sizden alınan yaratıcılığınızı, bu büyük azminizle geri kazanmaya
çalışırken diğer prosedürler ve engeller yine size ket vurur. Yaratıcı olmanın,
öyle her aklına geleni yapmanın, bilimsel çalışmalar ortaya çıkartmanın ne
demek olduğunu öğrenirsiniz.
Kafanız iyice karışmışken
bir de “Microsoft”un kurucusu Bill Gates’in Harvard Üniversitesini, “Apple”ın
sahibi Steve Jobs’un, Reed Kolejini, “Facebook”un kurucusu Mark Zuckerberg’in
Harvard Üniversitesini, “Dell Computer”in sahibi Michael Dell’in Austin Texas
Üniversitesini terk ettiğini öğrenirsiniz. İşte bu yıkıldığınız andır! Demek ki
“okumadan âlim olunmaz” atasözü güncellenmemiştir veya siz yeni sürümü
kaçırmışsınızdır.
Evet, şimdi toplayalım
bakalım sonuç ne çıkacak? Okul öncesi 2 yıl + ilkokul 4 yıl + ortaokul 4 yıl +
lise 4 yıl + üniversite 4 yıl + yüksek lisans 2 yıl + doktora 2 yıl, demek ki 22
yıl lisede ve üniversitede hazırlık sınıfı okursanız 24 yıl. Okula başladığınız
yaş olarak 4 yıl da oradan eklersek 26/28 yıl… Ancak profesörlük kısmını hiç
açmadık, burayı da hesaba katarsak âlim olmak için bir ömür…
Atasözünü söyleyen hangi
atamızsa bence bizdeki okul sistemini bilse bu sözü söylemeden önce birkaç defa
daha düşünürdü.
4 Temmuz 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder