Bu ülkede gençler, çoğu
zaman yaşamları ile ilgili tercih yapamadılar. Kendi adlarına yapılan tercihlere
saygı duymak zorunda kalarak, istemedikleri üniversitelerde okumaya mecbur
bırakıldılar. Üniversitelilerin bir kısmı, bu anlamsızlığı sürdürmeyerek
okulunu yarıda bırakıp geleceğine yeni bir yön çizmiş olsa da, buna cesaret
edemeyenler istemedikleri bölümlerde okuyup, isteksiz ve hayalsiz bir şekilde
eğitim süreçlerini tükettiler.
Sonunda, başarılı insan olma
telaşı ve zorunluluklarla seçilmiş meslekler ile meslek insanları yaratılmış
oldu. Fırsat bulanlar ise eğitim aldıkları alanların dışındaki mesleklere
yöneldiler ve bir kısmı çok da başarılı oldular. Ancak her şeye rağmen kaybedilen
zamanlar ve kaynaklar… İşte, bütün mesele bu!
Burada dikkat çekilmeye
çalışılan sorun, başlangıç anından itibaren yapılan yanlıştır. Yani gençlerin,
neyi yapıp neyi yapamayacağına veya neyi isteyip neyi istemediğine
yetişkinlerin karar vermesidir. Gençlere rehberlik etmekle onların adına karar
vermek arasında yaşamsal bir ayrım vardır.
Doğada hiçbir canlı kendi
cinsleri ve ailesi tarafından bu kadar etki altında bırakılmaz. Bu doğal
değildir!
LYS sonuçları açıklanınca
yüz binlerce ailede hummalı bir telaş başlamıştı. Anne ve babalar, kendi deneyimleri
ve istekleri ile tercih döneminde aktif oldular. Eğer anne ve babalarda bir
tutukluk yaşanmışsa, dayı, teyze, amca ve kuzenlerin yardımıyla, maaile tercih döneminde rol oynadılar
ya da rol modeller oluşturdular. Şimdi bu da bitti ve sonuçlar belli oldu,
haydi geçmiş olsun.
Test çözmekten başını
kaldırmasına izin verilmemiş ve hangi alanlarda yetenekli olduğunu anlamak için
fırsat bulamamış gençler, tercih aşamasında da kendi başlarına bu kararı
veremediler.
Hayır, böyle olmamalı!
Gelecekte, gençleri heyecanla
ayağa kaldıracak, onların tutkuyla bağlanacakları, yaratıcılıklarını ortaya
çıkaracakları ve sevecekleri işi yapmalarını istiyorsak, onların tercihlerine
saygı gösterelim. Gençlere, yol göstererek, yeteneklerinin neler olduğunu
anlamalarına ve sevebilecekleri alanları bulmalarına yardımcı olalım. Bu
süreçlerde mutlaka yanlarında yer alalım ama ne olursa olsun son kararı onlara
bırakalım.
Gençlerin tercihlerine saygı
gösterme anlamında kuşaklar arası çatışma tarih boyunca süregelmiş, her çocuk
babasının veya annesinin kendisini anlamadığını söylemiştir.
Sabahattin Ali, “Rüzgâr”
isimli şiirinde insanın yalnızlığını anlatırken şöyle ifade etmiştir.
…..
Etrafımın
sözlerine aklım ermedi,
Etrafım
da bana asla kulak vermedi.
Usta
şairin şiirde belirttiği bu durumu, insan, hayatı boyunca sorgular ve hep anlaşılmadığını
düşünür. Bunun sonucunda ise özellikle çocukluk ve gençlik dönemindeki
deneyimlerine göre iki tane “uç” davranış şekli geliştirir:
Birincisi;
ben olumsuzluklar yaşadım çocuğum yaşamasın. –olumlu uç davranış-
İkincisi;
ben ne olumsuzluk yaşadıysam çocuğum da onu yaşasın. –olumsuz uç davranış-
Şimdi
siz karar verin hangisi? Yoksa bir üçüncü seçenek mi yaratırsınız?
Örneğin,
her ikisinin ortası!
25 Temmuz 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder