Gelişim, son iki yüz yıldır
akıl almaz bir hızla gerçekleşmektedir. İnsanoğlunun kontrol altında tuttuğu
gelişime ait süreçler artık sarmal bir şekilde ve sonrası meçhul olarak ilerlemektedir.
Yarın ne olacağını kestirmek, neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Günümüzde,
gelecekle ilgili öngörüde bulunmaya çalışmak, ortaçağda kehanette bulunmaktan
farklı değildir.
Daha çok büyümek için geliştirilen
stratejiler ve agresif şirket politikaları, yazılmış senaryolar ve oynanan
oyunlar… Gerçekle metaforun birleştiği andır bu!
Büyük şirketler tarafından
üretilen ve 7’den 70’e tüm insanlığın ilgisini çeken dijital “oyunlar”… Üretilen ve servis edilen bu
oyunların çoğunluğunun insan gelişimine bir katkı sağlamadığı, tam tersine
ekran bağımlılığı yarattığı ortadadır ancak şiddet içerikli olanların -ki
çoğunluğu maalesef böyle- kutularının üzerinde +13, +18 gibi uyarı ibareleri
bulunmaktadır.
-
Ben uyarımı
yaptım, insanlar bilinçli olsun ve uygun olmayanı almasınlar da
elbette bir yaklaşımdır ancak ne kadar samimidir?
Günümüzde insanlık
teknolojik gelişimin kölesi olmuştur. Ne onunla olabilmektedir ne de onsuz!
Özellikle son yıllarda
yaşanan baş döndürücü gelişim, ebeveynleri de birçok soru ve sorunla baş başa
bırakmıştır. Özellikle ekran bağımlılığı konusunda çaresiz durumda kalan
insanlar için eğitimciler de ne yapacaklarını kestiremez hâle gelmiştir.
Bununla birlikte, durumu görmezden gelmek kolaycılık olacağı için bazı eğitimciler,
teknolojik olanakları eğitimin süreçlerine dâhil etmeyi tercih etmişlerdir. Bu,
akılcı yol olarak kabul edilse de nasıl?..
20. yüzyıl deneyimleriyle
21. yüzyıla yön vermek her eğitimcinin başaracağı bir iş değildir çünkü
teknolojiye sahip olmaktan çok onu etkin kullanmak, değer yaratmak, hayal etmek
ve en önemlisi bu konuda hayal ettirebilmek önemlidir. Ancak günümüzde bu
konudaki girişimler iyi niyetli bir çabadan ileri gidememektedir. Kabul edelim,
bilgisayar ve akıllı telefonlarda kullanılan uygulamalar (applications)
öğretmenlerden çok daha fazla ilgi çekmektedir! Aslına bakacak olursanız
neredeyse her yaş grubuna hitap eden bu dijital uygulamalar çağımızın gözdesi
olmuş durumdadır.
Konuyla ilgili değerlendirme
yapmadan önce çevremize bakmakta yarar vardır. Canlıların oyunla öğrendiklerini
doğayı gözlemleyerek görebiliriz. İnsan da yürümeye başladıktan sonra hızlı bir
şekilde ve oyun oynayarak kendini keşfeder, sınırlarını öğrenir ve hayati
deneyimler edinir. Yetişkinler, çocuklara bu süreçlerde yol gösterir ve
yardımcı olur çünkü onlar da aynı deneyimlere sahip olmuştur. Günümüz için
belki de bir süre daha bedensel gelişimi destekleyici oyunlar ve aktiviteler
için yetişkinler rehberlik edebilir ancak özellikle duygusal ve analitik zekâ
ile dikkat gerektiren etkinlikler, oyunlar, dijital teknoloji bilgisi
gerektirdiği için bu konuda yetersiz kalınmaktadır. Bu hızlı gelişim, kuşaklar
arasındaki mesafenin daha da açılacağının göstergesidir.
Peki, çocukların ve
gençlerin gelişimleri seçecekleri uygulamalara mı bırakılmalı? Eğitim öğretim
süreçlerinde bu rastlantısal süreçlerde en iyisini ummaktan başka çıkar yol yok
mu?
Tüm yetişkinlerin yeniden
yetiştirilmesi mümkün olamayacağına göre en iyi yol çocukların ilgisini
öğrenmek, anlamak ve bu noktadan hareket etmekle olacaktır.
Şu an için günümüzde
çocukların ilgisini çeken ekran oyunlarının irdelenmesi, bu oyunların
insanlığın geleceğini olumlu yönde geliştirecek değerleri içermesi sağlanmalıdır.
Bu anlamda uzmanların, dijital teknolojiyi servis edenlerle aynı masa başına
oturması ve süreçlere dâhil olması gerekir. Oyunları yaratanlarla buna karşı
çıkanlar aynı tarafta yer almalıdır. Bir anlamda “dijital” dünya ile barışmak
gerekir. Eğer bugün uzmanlar ve eğitimciler sürece dâhil olmazsa yarın çok geç
olacaktır çünkü dijital dünyayı yönetenler, çıkarları uğruna ve kendi
başarılarını izleyerek yollarına devam edecektir.
Unutulmamalı ki, neredeyse
tüm dünya dijital teknoloji ve uygulamalarını takip etmektedir. Görece olarak
da gelecekte kimin başarılı olacağı ortadadır! Şu an için çok kolay olmasa da
çözüm hâlâ mümkündür. Bilim insanları, eğitim uzmanları ve dijital teknolojiyi
geliştirenler, birlikte yeni uygulamalar ortaya çıkartmalı, tüm sistem buna
göre yeniden inşa edilmelidir.
Eğitimciler ve eğitim
bilimciler, dijital dünya kâhinleri ile barışmak zorundadır.
10 Ağustos 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder