Başlığı okuyunca nereden
çıktı bu diye düşünenler olmuştur. Evet, özellikle böyle düşünülmesi için
yazdım ve sanırım bir süre daha bu şekilde yazmaya devam edeceğim.
Okullar, eğitim öğretim
aktivitelerinin gerçekleştirildiği kurumsal alanlardır. Tüm dünyada devlet
denetiminde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri, bazı ülkelerde bölgesel
farklılıklar gösterse de durum budur.
Devletler nasıl bir gelecek
yaratmak istiyorsa ona göre eğitim planları hazırlamakta ve yatırım
yapmaktadır. Bazı ülkelerde özel okulun ne demek olduğu bilinmezken,
bazılarında ise özel okullara teşvik verilmekte, devlet, özel okulculuğu
özendirmektedir.
Gelişmiş ülkelerin
bazılarında okullar, bizdeki sınav sistemine benzer sıralama sınavları ile
öğrenci alırken, dershanelerin sayıları da okul sayılarından fazla
olabilmektedir. Ancak bazı ülkelerde sıralama sınavlarının esamesi bile
okunmamakta, buralarda çok daha değişik yöntemler kullanılmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin okul
sistemleri incelendiğinde, öğrencilerin gelişimlerinde sporun, sanatın, araştırma
ve öğrenme becerileri ile eğitimin ön planda tutulduğu görülmektedir. Ağır
öğretim programları yerine, bezdirmeyen, ucu bucağı belli programlar ve birçok
öğretim yöntemi öğrencilere sunulmaktadır. Dayatma eğitim sistemleri ile tek
çıkar yolun üniversite öğrenimi olmadığı bilinmektedir.
Geçmişte kısıtlı kaynaklar
nedeniyle okullar ve öğretmenler, bilginin tek kaynağı olarak kabul
edilmekteydi. Okullar, toplumun önünde yer alırdı. Bilimsel bakış açısı ve
sanat gibi her köşe başında bulunamayacak konuların ele alındığı yerlerdi
okullar. Dolayısıyla, öğretmen ve okullara ihtiyaç ve saygı duyulurdu. İnsan,
hayatındaki birçok bilgiyi bu çatı altında edinirdi. Okullar, önemliydi!
Günümüzde ise bilgiye ulaşmak
için sadece okullara ihtiyaç yok. Teknolojik olsun, olmasın, bilgiye erişim
artık çok daha kolaydır. Çocukları ve gençleri okullara çekmek, okulları,
ihtiyaç duyulan kurumlar hâline getirmek için yeniden ve yeniden düşünmek
gerekir.
Okulların cazibe merkezi
olabilmesi için “yaşayan okullar” ve mekânlar yaratılmalıdır.
MEB Okul Öncesi Eğitim ve
İlköğretim Kurumları Yönetmeliği ve MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde
okullarda bulunan koridor düzeni ile ilgili olarak:
“Okul koridorlarında,
Atatürk’ün eğitim ve diğer konularla ilgili düşüncelerini açıklayan söz, yazı
ve resimlerle Talim Terbiye Kurulunca önerilmiş Türk büyüklerine ait resimler
ile Türk tarih ve kültürüne ait levhalar ve haritalar, eğitici ve sanat değeri
olan resimler, saat, takvim ve okul gazetesi bulundurulur.” diye söz
edilmektedir.
Yönetmeliklerde istenen konu
gerçekten doğrudur, önemlidir ve değerlidir. Ancak belki bir eklemeyle biraz
daha geliştirilebilir: Yukarıda belirtilen “Türk büyüklerine” cümlesine “insanlığa
olumlu hizmetlerde bulunmuş insanlar” da dâhil edilebilir. Böylece öğrencilere,
örnek alabilecekleri insanları öğrenme fırsatı da tanınmış olacaktır. Ayrıca
eğitici ve sanat değeri olan resimlerin asılmasının istenmesi de son derece
ciddiye alınması gereken bir durumdur.
Peki, okulların geneline
bakıldığında görülen nedir?
Teftişlerde sorulan,
görülmezse istenen ve okul yöneticilerince de bir yerlerden temin edilerek ve
usulden asılan birkaç fotoğrafla yerine getirilen bir formalite midir? Yeterli
midir?
Türk büyüğü resimlerinin
çoğunun hayali birer illüstrasyon olduğu, farklı kişilerce çizildiği ve gerçek
kişilerle neredeyse hiçbir benzerliklerinin olmadığı da bilinmelidir. Ancak
beklenti, öğrencilerin, bu resimlere bakarak, bilgi edinmeleri, esinlenmeleri
ve etkilenmeleri yönündedir.
Sakın yanlış anlaşılmasın,
öğrencilerin kendi tarihlerini, insanlarını, değerlerini öğrenmeleri, onlara
sahip çıkmaları son derece değerlidir; ancak 21. yüzyıla yakışan araç-gereç,
teknik ve yöntemlerle…
Öncelikle, Türk İslâm sanatında
tasvir (betimleme) yasağı olduğunun, uzun süre resim yapılmadığının anlatılması
gerekir. Bununla birlikte Batı’ya esin kaynağı olmuş Türk İslâm Kültürüne ait bilim
insanları, sanatçılar ve devlet adamları ile yaptıkları işleri anlatan görsel
ögeleri güçlü ve etkileyici bilgi afişlerinin kullanılması uygun olacaktır.
Ayrıca herhangi bir millet ayrımı yapmadan insanlığa büyük hizmetleri olmuş
bilim adamı ve sanatçıları da öğrencilere tanıtmak gerekir. Geçmişte nasıl Batı
bizlerden esinlenmişse bizler de aynı yaklaşım içerisinde bilginin, bilimin ve
sanatın peşinde olmalıyız. Öğrencilere, bu bilinç ve bakış açısını mutlaka
kazandırmalıyız.
Okullar; eğitimin kaynağı,
öğretimin de merkezi olmalıdır. Okullar, merak ve heyecan uyandıracak kurumsal
alan sorumluluğunu üstlenmeli, gerçekleştirmeli ve geliştirmelidir.
20 Ekim 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder