“Hayat mektebi” sokak jargonunu kullanmayan sanırım yoktur.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz bilmem ama okulda öğretilenlerle yaşamın
öğrettikleri hiç örtüşmez. Okulları bitirdikten sonra, öğrenilenler unutulup hayata yeniden başlanıyor
sanki…
Battal boy kâğıtlara
basılmış ve altın varak süslemeli diplomaları almak yeterli olmuyor artık.
Öğrenme yaşam boyu sürüyor. Nefes almak gibi... Öğrenme durunca hayat da
duruyor veya bir oksijen tüpüne bağlıymış gibi yaşıyor insan…
Finlandiya eğitimde nasıl
uzun süre lider oldu? Asya Kaplanları zirveye nasıl çıktı?
Merak işte! Ama hepsi o
kadar… Hayır, işin aslını öğrense ne yapacak o da başka bir merak konusu!
Millet olarak dünyada olup
bitenle yakından ilgiliyiz, gidip öğrenip öğrenip geliyoruz. Adamlar, bütçede eğitime ciddi kaynak ayırıyoruz,
diyor, biz parayı çiçek böceğe
harcıyoruz. Adamlar, öğretmen eğitimi çok
önemli, yaşam boyu öğrenme gerekiyor, diyor, biz öğretmen liseleri ve
eğitim fakültelerini kapatıyoruz.
Refleksimiz müthiş canım!
Yurt dışından eğitimcilerle
bir araya geldiğimizde, ülkemizde nasıl öğretmen olunduğunu soruyorlar. Eğitim
fakültelerinden mezun olanlar KPSS diye ortak bir sınava giriyorlar, en yüksek
puan alanlar -şansları da varsa- atanıyor, diyoruz. Buraya kadar saygıyla
dinliyorlar ve anlamaya çalışıyorlar. Ancak, bazı yıllarda ve dönemlerde eğitim
fakülteleri dışında başka bölümleri bitiren meslek sahiplerinin formasyon alıp
öğretmen olabildiğini söylediğimizde bunu hiç anlamıyorlar.
Yetmiş milyonluk ülkesiniz
elbette sizin de nüfus, eğitim, istihdam gibi konularla ilgili planlarınız vardır değil mi? Soruyu
yazarken bile yüzümde hüzünlü bir tebessüm
oluştu. Ya sizde? İçimizden gümbür gümbür yanıt vermek geçti. Ama geçti! Geçti ve gitti…
Biz soruların cevabını
gerçekten öğrenmek istiyor muyuz önce ona bakmak lazım. Yani merakımızı
gidermek için mi yoksa bir şeyler değiştirmek için mi öğreniyoruz?.. Hayatın
her alanında samimiyet gerekiyor
vesselam…
Bundan 10 yıl öncesine kadar
20 yıl önceki deneyimlerinizle öğretmenlik yapabilirdiniz ancak şimdi bu mümkün
değil. Yani “battal boy, altın varak diploma” tek başına işe yaramıyor artık.
Dünya, sınav skorlarından
çok farklı parametrelere göre insanları istihdam ediyor. Silikon vadisinde iş
bulabilmek için önce merakınıza, heyecanınıza ve yaratıcılığınıza bakılıyor
sonra diplomaya.
4 ya da 6 yıllık aldığınız
eğitimin arkasına saklanarak ömür boyu iş bulma ve çalışma şansınız yok artık.
Sürdürülebilir bir öğrenme isteğine sahip ve sürekli gelişiyor olmanız lazım.
Kutadgu Bilig’i öğrenmiş
olmanız yetmiyor, Patrick Modiano’nun neden 2014 yılında Nobel Ödülü’ne layık
görüldüğünü de bilmeniz gerekiyor.
Günümüzde salt bilgiyi
depolamak, süper bir ezberle hafızaya sahip olmaktan çok entelektüel bir
kişilik yapısı ve gelişmiş bir duygusal
zekâ gerekiyor.
Genç öğretmenler veya
öğretmenliği meslek olarak seçecek olanlar, gerçek diplomalarını yaşama
kazandırdıkları değerlerle ve öğrencilerinden alacaklar.
Öğretmenler, öğrencilerinin
hazır bulunuşluklarını öğrenmeden, yeteneklerini ve ilgilerini saptamadan ve
saygılarını kazanmadan işlerini yapamazlar. Branşları ile ilgili tüm kaynakları
öğrencilerinden önce taramalı, ders verecekleri öğrencilerin farklı öğrenme
şekillerine göre derslere hazırlanmalılar. Bunun için teknolojiye hâkim ama mahkûm
olmayan, gününün yarısını sosyal medyada
diğer yarısını da televizyon
karşısında geçirmemelidirler. Okullarda öğrencilerden çok, öğretmenlerin mobil
telefon ve bilgisayar kullanımına “dikkat etmelerini önereceğimiz” günlere
geldik, ne yazık ki!
Öğretmenlik,
artık bir bilim işidir. Bilimdir çünkü metodolojiyi doğru kullanabilmeli, çok
yönlü ve analitik düşünebilmeli ama bir sanatçı kadar da duyarlı olmalıdır.
Öğretmenlik, kocaman yürekli insanların yapabileceği ve öğrencileriyle birlikte
hayat boyu öğrenmeye hazır insanların işidir.
2 Nisan 2015 - www.egitimajansi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder