Her gün onlarca kişi, geçirdikleri
kazalar veya trajik olaylar sonucu yaşamını yitirerek ülkemizdeki gazetelerin üçüncü
sayfalarında haber olmaktadır.
Sanki bu topraklar, ölümün
en beklenmedik zamanlarda insanlarla buluştuğu yerdir. Masumiyet, sadakat, iyilik, doğruluk ve adaletin esamesi okunmaz.
“Benim ülkemde insan kanı sudan ucuz.” demiş şair…
Tarih 23 Mart 2015. Evinden
8500 km uzakta bir mühendis, Kishi
Ryoichi, Yalova’nın Altınova ilçesinde bir Türk mezarlığında
intihar etmiş olarak bulundu. Bu haber gazetelerin ilgisini çekti ve bu kez birinci
sayfadan duyuruldu. Neydi ilgi çeken? Neden üçüncü sayfa değil de, birinci
sayfa?
Haber şöyleydi: Bir gün önce, Yalova'da, Körfez Geçiş
Köprüsü'nün bağlantı halatlarından birinin kopmasından kendini sorumlu tutan bu
Japon mühendis, harakiri yaparak canına kıydı.
Neden?..
Halatın kopması birilerinin
canını kaybetmesine mi neden oldu? Bir yıkım mı yaşandı? Yoksa telafisi mümkün olmayan
bir zarar mı oluştu?
Hayır, bunların hiçbiri
yaşanmadı. Kopan sadece bir halattı!
Değerli bir mühendisin hayatla bağını kesmesine neden olacak bir halat.
Halat çelikti ama bu insanın
onurundan daha sağlam değildi. Yaratamayacağın bir şeyi yok etmemelisin, kendi
canın bile olsa bu onaylanmayacak bir durum. Ancak yaşanan olaya değerler
bağlamında bakmak gerekir.
Japonlar bunu hep yapıyor!
Atom bombası ile yerle bir olup tekrar ülkelerini inşa ediyor, nükleer facia
yaşayınca telefon hatları kilitlenmesin diye görüşme yapmıyor, elinde yakıt bidonu ile araçların arasında kuyruğa giriyor, sularla ilgili sorun
yaşandığında sorumlular istifa
ediyor!
Onurlu yaşamak, rastlantısal
bir şey değil, bu bir kültür meselesidir. İçini doldurmak için dinî, beşerî
söylemlere gerek duyulmayan bir mesele.
Kimilerine göre bu sadece
bir haberdi, okundu ve geçti. Belki de yaşamını yitiren mühendisin “enayi”
olduğu bile düşünüldü. Hatta mutlaka düşünülmüştür çünkü düne kadar yüz
kızartıcı suçlar bile bugün sıradanlaşmıştır. Ancak ruhu çürümüş bir insanın
bunu anlamasını beklemek elbette daha büyük enayilik olur.
“Bütün
renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.” demiş Özdemir
Asaf.
Biz
de önceliği, görmezden gelmeye, ahlak ve etiğin yok olmasına verdik ve evrensel
değer yargılarına bakış açımızı değiştirdik. Başka bir deyişle değiştirilmesine
kendimizi alıştırdık.
Oysa
bu milletin değerleri her zaman yüksek olmuştur. Bizler, Ömer Seyfettin’in “Diyet”ini
okuyarak büyüdük. Gerektiğinde Koca Ali gibi balta ile kolumuzu keserek Kasap Mehmet’in yüzüne atar, kolumuzu kaybetsek de onurumuzu, gururumuzu ayaklar altına aldırmayız!
Ne
olduysa aralarda bir şeyler oldu. Ya bazıları bizim okuduğumuz kitapları
okumadı ya da okuduğundan bir şey anlamadı. Ancak Japonlar tüm dünyaya
teknoloji üretip satarken kendileri okumaya
devam etti.
Ve
sanırım doğru kitapları okudular ve okuduklarını da doğru anladılar!
25
Mart 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder