Eskiden utanma ve çekinme diye
bir şeyler vardı! Sıra bekleyenlerin önüne geçilmez, hanımlara, yaşlılara,
çocuklara yol ve yer verilirdi. Böyle büyüdük biz.
Yaşça sizden büyük birileri
gelince oturuş düzeltilir, üst başa çeki düzen verilirdi. Mezarlıktan geçerken
müzik kapatılır, cenaze geçerken de varsa şapka çıkartılırdı. Ölülerin müzikle
ya da sizin şapkanızla ilgili bir beklentileri elbette yoktu ama bu saygıyı hak
ettikleri düşünülürdü.
Saygı,
öyle süslü laflarla yazarak ya da söyleyerek “yalandan” gösterilmez. Bunu samimi olarak sunmak gerekir.
Anne ve babalar çocuklarının
elinden tutar, büyükler ziyaret edilirdi. Sıkılsanız da defalarca dinleseniz de
yine de büyükleri dinler, gözlerindeki ışıltıyı görür ve iç huzuru bulurdunuz.
Çocuklarınıza, yarın onların da yaşlanacaklarını, dört gözle torunlarını
bekleyeceklerini öğretirdiniz. Öğretirdiniz, çünkü bu değerler, reçete ile
eczanelerden veya gramla aktarlardan alacağınız bir şey değildi!
İnternetten çiçek
göndermekle ya da tatil dönüşü çocukların nazını, niyazını çekmemek için onları
evde bırakıp büyüklere yarım saat usulden uğramakla ve kendinizin bile
inanmadığı bahaneler üretmekle bu işler olmaz.
Sosyal medyada değerlerle
ilgili sözleri ve görselleri beğenmekle vicdanlar serinlemez, kendimizi
kandırmayalım. Gitmek, dinlemek, paylaşmak gerekir. Bunu çocuklara öğretmek,
göstermek gerekir. Ebeveynler kendi
anne ve babalarına saygı gösterecek ki çocuklarından da aynı saygıyı
görebilsinler.
Öyle altın varak kâselerden
şerbet içerek, fakir fukara edebiyatı yaparak bir nesli yetiştiremezsiniz.
“Komşun açken sen tok
yatamazsın.” söylemlerinden önce onlara selam verip hâl hatır sorun ki yarın
sizin de selam verenleriniz olsun.
Her şeyin başı eğitim ama
önce buna inanmak ve bunu istemek gerekiyor. Çocukları pamuklara sarıp
büyüterek yaşamdan izole etmek, kendine güveni tam olsun derken küstahlaştırmak
eğitim değil!
Belki evlerde işler kör
topal yürüyor. Peki ya okullarda?
Anlaşılan o ki bilinen ve
alışık olunan okul kültürleri de değişmeye, değiştirilmeye başlandı. Okullarda
onlarca dersi sadece sınavlara hazırlık olarak görerek sanat, spor, ahlak gibi
derslerde test çözdürmek eğitimcilik değil!
Onca özveri ve emekle
yetiştirilen çocukları son sınıfa geçmişken çeşitli vaatlerle okullarından alan
kurumların yaptığına da yakından bakmak lazım. Öğretimde okulların ve
öğretmenlerin çocuklara kazandırdıkları önemlidir. Hazır olanı alarak onların
üzerinden değer üretmek, kazanç sağlamak iş değil. Özellikle de iletişim
bilgilerini alarak öğrenci ve velilerini arayarak görüşmeye davet etmek, hangi
anlayış ve görüşle örtüşür?
Şark kurnazlığına gerek yok!
Eğer bir eğitimci ahlâklı davranmıyorsa onun eğitiminden ne hayır gelir?
Bilmem hatırlar mısınız,
ÖYS’de daha yüksek ortaöğretim başarı puanı alabilmek için başarılı
öğrencilerin gittikleri Anadolu Liseleri ve Fen Liselerinden, daha düşük
ortalaması olan okullara, son sınıflarda kaçış olurdu. 18 yıl önce 15 öğrenci
bu istekle görev yaptığım okula gelerek, nakil gelmek istediklerini, böylece
okulun adını duyurarak kendilerinin de biraz daha fazla OÖBP hedeflediklerini
söylemişlerdi. Bu isteği iki nedenle kabul etmemiştim. Birincisi; 15 öğrencinin
diploma notları okul ortalamasından yüksek olduğu için diğer öğrencileri
aşağıya bastırarak tercihlerinde olumsuz etki yaratabilecekti, ikincisi ve daha
önemlisi; bu, hiç etik değildi.
Bugün bunu sizlerle
paylaşabiliyorsam işte o gün o kararı verirken bir an bile tereddüt
etmeyişimdendir.
Elbette sistemler kurulurken
bu ve benzeri tenezzül açıkları yaratılmamalıdır ancak ondan da önemlisi eğitimcilerin erdem konusunda örnek
olmalarıdır.
Eğer her şey mübah kültürü yaratılırsa, korkarım ki bundan en çok
yakınanlar yine bunu yaratanlar olacaktır!
6 Nisan 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder