Türkiye her zaman nüfusunun
genç oluşu ile övünmüş, Avrupa’nın en genç nüfusu bizde, diye uluslararası
arenada “Gelecek bizimdir.” havasını atmıştır. O kadar ki işi, “Avrupa Birliği
bizi kabul etmek zorunda kalacak çünkü onlar yaşlanıyor, biz gençleşiyoruz.”
söylemlerine bile vardırdık.
İyi güzel de bu kadar genç
nüfusun bakımı, eğitimi, istihdam edilmesi nasıl olacak? Bunu düşünen ya da
düşünmek isteyen pek çıkmadı. Öyle, böyle derken zaman geçti, bizim gençler yaşlanmaya bile başladı.
Gençler çok olunca ve ulus
olarak biz de en okumuşa iş verip diğerlerini görmezden gelince ne yapsın
çocuklar, yığıldılar üniversite kapısında.
Üniversite az, kontenjanlar
yetersiz ama genç çok… Allah ziyade etsin bir yol bulunur nasıl olsa dedik…
Bulduk da! Sınav yaptık, sıraladık, üstte kalan bizimdir, altta kalan hâline
yansın. O da çalışsaymış efendim! Peki, ya herkes çok çalışmış olsa ne
değişecekti? Bu sefer de iyinin iyisi seçilecek, yine birileri altta kalmayacak
mıydı?
Fakat hakkını yemeyelim,
ülke olarak sınavlar konusunda çok uzmanlaştık. Seçeriz de yerleştiririz de
evelallah! Gerçi hiç kolay olmadı bu uzmanlık işi. 40 yıl uğraştık, didindik.
ÖSS-ÖYS, ÖSS, YGS-LYS derken her türlü varyasyonu denedik.
Elbette sıralanacak insan
sayısı 1.500.000 olunca, sınavın da buna göre hazırlanması gerekirdi. Bakıldı
ve en iyi yöntem olarak “test sınavı” seçildi.
Neden? Subjektiflikten uzak,
üstelik okuması da kolay! İyi de
hani okullarda öğrenciler derslerde araştırma yapacak, deney yapacak,
tartışacak, kazanımlar elde edecek, beceriler geliştirecekti? Testten söz eden
yoktu ki! Yani tencere-kapak ya da perhiz-turşu meselesi!
Hâl böyle olunca ve gençler
hayata tutunmak için üniversiteye “kapak” atma derdine düşünce başka uzmanlar
da türedi. Okullar yetmedi, dershaneler açıldı. Dershaneler yetmedi, butikleri
açıldı. Okulda herhangi bir dersi 550 saat okuyarak öğrenemeyenler,
dershanelerde 80 saat okuyarak öğrenmeye çalıştı!
40 yıl böyle geçmiş, biz
test sorusu hazırlayarak sınav yapma konusunda kendimizi aşmış ama farklı
öğrenme yöntemleri ile öğrenildiğini atlamıştık. Gerçi, hangi yöntemle
öğrenirse öğrensin herkes test sınavına da alışmıştı.
Millet olarak sevdik bu test
işini…
Hatta o kadar kabullendik ki
önceleri son sınıfta başlanan sınav hazırlıkları yarış arttıkça alt sınıflara
doğru inmeye bile başladı.
Bitmedi! Üniversiteye
girişte yarış edilir de liseye geçişte edilmez mi? Ettik, onu da ettik!
Sonuçta nüfus genç ve
maşallah üreme hızlı olunca liseye girişte de yığılma başlamıştı. Haydi
hayırlısı dedik, kolları sıvadık ve yeni sınavlar hazırladık. SBS, OKS, OGES,
TEOG… Yaratıcıyız!
Bu arada sağduyu sahibi
eğitimciler, “Yahu yapmayın etmeyin, öğrenciler öğrenmenin zevkini alamıyorlar,
yaratıcılıkları köreliyor.” deseler de nafile! 8. Sınıf hazırlıkları 7. Sınıfa,
“Durun etmeyin.” derken, aradan daha hırslı veliler çıkıp çocuklarını 5.
Sınıfta da sınavlara hazırlamaya başlamıştı bile.
Bu sınav çılgınlığını
değiştiştirme vakti geldiği görülünce bir sistem kuruldu. TEOG! Son sınıfta bir
sınav değil arada birkaç sınav yapılmasına karar verilmişti. Niyet, tamamdı
ancak adı sınav olunca bizim hazırlık süreci 4. Sınıfa kadar indi.
Şimdi mi? En son öğrendiğime
göre çocuklar okuma yazma öğrendikten hemen sonra test çalışmaları başlıyormuş.
Anne babalar whatsapp gruplarından kimin ne kadar ne çözdüğünü, kaç puan
aldığını ya da alamadığını paylaşıyormuş.
Allah sonumuzu hayretsin!
Bu arada hatırlatmak
isterim. Sınavın tekniği test! İçi çeldiricilerle dolu! Öğrencilerin yaşı 10!
Sonra mı? Sonra okuduğu
bölüme neden girdiğini bilmeyen üniversite mezunları… Yaratıcılıktan uzak,
yeteneklerinin farkında olmayan, iletişimi zayıf nesiller!
Soru:
Çocuklarınızın ahlaklı,
mesleğini severek yapan, yaratıcı ve mutlu bir insan olması için kaç test
çözmesi gerekir?
b) 6. Sınıftan başlayarak en az 2000
c) 5. Sınıftan başlayarak en az 2500
d) Anne karnında 10. haftadan itibaren test sorularını ona okuyarak başlam
e) Hepsi
Seçeneklerde olmayan ve
testlerde ölçemeyeceğimiz şeyler vardır. Yaşam denge üzerine kuruludur.
Lütfen tadını kaçırmayalım.
23 Mart 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder