Yükselmek ve arşa çıkmak her insana nasip olacak şey
değildir. Bunun için çok çalışmak ve hep doğru hamleleri yapmak gerekir. Hamle
derken aklınıza da satranç gelmesin hemen. Öyle derin düşüncelere ve felsefeye
gerek yok. Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişiyle görüşmek yeter.
Hangi zaman doğru zamandır?
Neresi doğru yerdir? Doğru kişi kimdir? Bunları bilen var mıdır? Soru çok…
“Akıllı düşünene kadar deli
dereyi karşıya geçermiş.” Niyetlenmek yeter. Hesap, kitap işlerine ne hacet, ne
demiş atalarımız “Kervan, yolda dizilir.”. Siz hele bir yola çıkın nasıl olsa iş halledilir!
Halledilir halledilmesine de
soruların yanıtlarını öğrenmek için bol köpüklü bir kahve içtikten sonra kahve
falı ya da bakla, tarot veya el falı mı yoksa en garantisinden yıldız falı mı
baktırmalı?.. “Neyse hâlin, o çıksın falın.” Hangi fal olursa olsun yanında
verilen suyun altında “soğuk içiniz” yazar ya hadi neyse!
Her ne kadar kahve falı
bakan da baktıran da “adam olmak” için okumak gerektiğini düşünse de, sanırım bu
ezber de artık bozuldu. Çünkü üniversite mezunları boşta, yüksek lisans
okuyanlar daha boşta ve doktora yapanlar ise hepten boşta dönemine girdik. 21. yüzyıl
bilişim ve bilgi çağı ama fazla bilmek yaramıyor demek ki…
Peki, biz nerde hata yaptık?
Eskiden şartlar daha zorken
bazı şeyler daha kolaydı. Öyle kariyer planlama diye bir şey bilinmezdi.
Fabrikatörler ancak Türk filmlerinde insanlara görünürdü. Hayal gibiydiler
sanki gerçekte hiç yoktular. Sadece öğretmenler,
toplumun her zaman önünde oldular ve
uzun bir süre ve özellikle de kız öğrenciler tarafından örnek alındılar. Yokluk zamanları olsa da belki de en mutlu
yıllardı. Dünya bizim için siyah beyazdı fakat renkli hayaller kurulurdu…
Sonraki yıllarda hayatımız
çok renklendi, ülke olarak artık keşfedilmiştik! Evet, televizyonlar renkliydi
ama bu sefer de hayallerimiz siyah beyaz
olmuştu.
“Atın, atın eskimiş
çoraplarınızı, atın.” bu devrin başlangıcının reklam sloganlarındandı ama
alışamadık ve uzunca bir süre “atamadık”. “Almanlar araçlarını tamir
ettirmiyorlar, eskiyince değiştiriyorlar.” denirdi. Nasıl olduğunu anlamamıza
imkân yoktu ama araba tamircimiz çoktu. Bozulan, eskiyen, dökülen tamir
edilirdi ve tamircilik diye meslekler vardı.
Popüler kültür değişmiş, futbol
ve pop şarkıları ile şarkıcıları göz doldurmaya başlamış, herkes çocuğunun
adını ya futbolcu ya da şarkıcı isimlerinden esinlenerek koymaya başlamıştı.
Gerçi çocuklar isimlerine göre kariyer yapmıyordu ama olsun züğürt tesellisi
işte. Kimi milyon dolarları “götürür” kimi de çocuğuna seslenerek hayaller “getirir”.
Zararı da yok, insan mutluysa sorun da yok!
Yakın tarihimizdeki bu
dönemde tercih edilen mesleklerin başında hukuk vardı, çünkü 1980 sonrasıydı ve
herkese “adalet” lazımdı!
Bilgisayar mühendisliği vardı,
çünkü her iş yerine bilgisayar girmişti ve evlere de gireceği kesindi.
İktisat vardı, çünkü kapitalizm
para ile para kazanmanın ve kolay yoldan gelir elde etmenin yollarının olduğunu
söylüyordu!
İşletme vardı, çünkü serbest
piyasa ekonomisi diye bir şey gündeme düşmüştü, iyi bir şey olsa gerek diye
herkes bir takım işletmeler açmaya başlamıştı. Bu meslek çok tutmuştu ve kısa
zamanda moda oldu. Her üniversite zorunluymuş gibi bu bölümü açarak her yıl binlerce
mezun verildi.
Son yıllarda ise kısa yoldan
mevki sahibi ve zengin olmak revaçta. Allah, bir kimseyi zengin etmek isterse
ona yürü ya kulum dermiş. Bugün
sanırım bu şekilde yükselen ve zenginleşen çok insan var. Belki de bunun için
artık futbolcu isimleri yerine çocuklara “Yakul” ismi verilmeye başlanacak.
Seviyoruz isim vermeyi…
Yağmasak bile gürlememiz yeter. Haydi
hayırlısı…
28 Ocak 2015 – www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder