Ne zamandan beri hayattayım,
bilmiyorum. Aslına bakarsınız yaşıyor muyum, yaşamıyor muyum onu da
bilemiyorum. Ancak herkesin benim gibi yaşamadığını iyi biliyorum. Bence bir sakıncası yok ama onlara göre
deliyim.
Eskiden çok okurdum ama sonra
birileri kitapları toplattı. Neden diye sorduğumda sakıncalı dediler. Okumanın
ne sakıncası vardı anlayamadım. Sordum. Sen anlamazsın, delisin, dediler. Ne
kadar zaman geçti bilmiyorum, yönetenler değişmişti, bu sefer farklı
görüştekiler kitapları toplattığında yine sordum neden diye, sen anlamazsın,
dediler. Yahu bırakın okuyayım da
belki “anlarım” dedim, dinlemediler.
Bir gün çöpe atılmış bir
poşet içinde liseye ait ders kitapları gördüm, aldım. Günlerce okudum ama bir
sürü karmaşık şey vardı ve çoğunu anlamadım. Ben anlamıyorum ama belki gençler
anlıyordur diye onlara bu kitapları neden okuyorsunuz diye sordum. Bilmiyoruz,
okumamızı istiyorlar dediler. Neden dedim, cevap veremediler. Mahallenin en
saygı duyulanlarına sordum, “Gençler
neyi neden okuduklarını bilmiyorlar.” dedim. Sen anlamazsın, dediler.
Her sabah okula giden çocukları
izledim. En küçükler koşa koşa gülerek eğlenerek giderken yaşları büyüdükçe
suratlarının asık ve mutsuz olduklarını gördüm. Hayırdır, çocuklar büyüdükçe
neden mutsuz oluyorlar, okul korkunç bir
yer mi diye sordum, sen anlamazsın, dediler.
Uzun yaz gecelerinde içinde
huzur bulduğum, her türlü meyve ağaçları ile kaplı bir bahçe vardı mahallemizde.
Bir gün koca koca gürültülü makinelerle yerle bir ederek tüm ağaçları yok
ettiler ve yerlerine binalar diktiler. Ağaçlar
artık meyve vermeyecek miydi, neden kestiniz diye sordum. Sen anlamazsın,
dediler.
Günler geçti mahalle
kalabalıklaştı. Her gün fırına giderek bolca ekmek alanlar, ertesi gün
poşetlere koydukları ekmekleri çöpe attılar. Sabahın erken saatlerinde işe gidip
çalışanların kazançlarını çöpe atmalarını anlamadım. Ben de çöpe atılan ve
henüz bozulmamış yiyecekleri aldım ve
sokaktaki hayvanlara dağıttım. Delidir ne yapsa yeridir, dediler.
Bir gün yanıma mahallenin
gençlerinden biri yanaştı ve bana, bir kıza âşık olduğunu söyledi. Uzun ve
karmaşık cümlelerle bir şeyler anlattı. Bunları bana neden anlattığını da
anlamadım ama aylar sonra bir gün onun sevdiği kızla evlendiğini gördüm. Birkaç
ay sonra da sokak ortasında kavgalarına şahit oldum. Bu nasıl bir sevgi ve
aşktı anlamadım. Sorduğumda da sen anlamazsın, dediler.
Şimdilerde sorularımı bir
yerlere not etmeye başladım. Nasıl olsa kitapları çöpe attıklarına ve
yaktıklarına göre değersizdir, benim için de bir kitap basarlar diye düşündüm
hatta kitabın adını bile bulmuştum: “Akıllıların
dünyasında delice sorular” Çok güldüler ve sen delisin, dediler.
Uzun zamandan beri anlamaya
çalıştım ama ne ben onları anladım ne de onlar beni anladılar.
Ne anlamak ne de anlaşılmak
için bir ümidim yok artık. Ne kadar daha yaşayacağımı da bilmediğim için “sadece
ve sade yaşamaya” devam edeceğim.
2 Şubat 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder