İnsanoğlu besin piramidinin
başında oturarak, tarih boyunca egosunu sürekli şişirmiş ve kendini ifade etmek
için de birçok yol aramıştır. Her ne kadar balinalar ve yunuslar kadar
kilometrelerce uzaktakilerle anlaşabilecek kişisel yetenekleri gelişmemiş olsa da
her zaman bir yol bulmuştur. Bazen bulduğu yolları o kadar karmaşık hâle
getirmiştir ki kendisi de işin içinden çıkamamıştır.
Dil, insanların kullandığı
en etkili “iletişim” araçlarından biridir. Ancak insanoğlu kullandığı dili
değiştirmeye ve bozmaya da çok meraklıdır.
Teknolojinin henüz
gelişmediği yıllarda çocuklar arasında yaygın olan kuşdili konuşma merakı vardı. Bir de sözcükleri tersten okuma
yaygındı ama onu da herkes başaramazdı.
Öyle ya da böyle tarih
boyunca insanların kullandığı dillerle ilgili, dil bilimcilerin de affına
sığınarak, bazı konulara dikkatinizi çekmek isterim.
Dilin kullanımı konusunda bu
işin uzmanlarına kulak vermek gerekir ama ona sahip çıkma sorumluluğu tüm
topluma aittir. Çünkü bir ulusu yok etmek istiyorsanız, sahip olduğu dili yok
etmeniz yeterlidir.
Dil, aynı zamanda bir kültür
meselesidir ve toplumsal yapının eğitim seviyesi ile çeşitliliği de dilin
geleceğini belirler.
Dil biliminin alt alanları,
araştırma alanları, teorik alanları ve karşılaştırma alanları gibi bilimsel
kapsamına bakıldığında, çok derin bir konu olduğu görülecektir. Ayrıca, genel dil
bilimleri, sosyokültürel altyapıya göre biolinguistik, psikolinguistik, sosyo
dil bilim, nöro dil bilim ve etimoloji gibi alt alanlarda da incelenebilir.
Merakı olanlar eminim ki
inceleyecektir ancak farklı bir açıdan konuyu açalım…
Hepimiz konuşma dili ve
yazım dilini biliriz. Ancak herkesin aynı dili aynı şekilde yazmadığını ve
konuşmadığını da biliriz. Bu nedenle “sokak dili” ve hatta “argo” (kaba) bir
dilimiz bile oluşmuştur. Her toplumda buna benzer farklılıklar yaşansa da toplumun
eğitim standartları, kozmopolit yapısı ve emperyalist ülkelerin etkisi de
farklılığın oranının artmasına veya azalmasına neden olmaktadır.
Her ülke farklı bir dil
kullanıyor olsa da uluslararası ilişkilerde dikkat edilen bir üslup ve diplomatik bir dil olduğunu da
biliyoruz.
Tıbbi dil
gibi içinde didaktik, bilimsel ve yabancı sözcük barındıran diller de vardır. Vücut dili neredeyse tüm canlıların
kullandığı bir dil olmasına karşın edebî
dil sadece insanların kullandığı, özellikle dil bilgisi (gramer) anlamında sözcüklerin
en doğru kullanılanı ve özen gösterilenidir.
Pedagojik bir
dil olduğundan da söz etmek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Eğitim öğretimle
ilgili süreçlerde eğitmenlerin bilmesi ve dikkat etmesi gereken bir dildir ve
belki de dilin öğrenimindeki en önemli aşamaları içerir.
Son yirmi yıldan beri geliştirdiğimiz
bilişim dili ile birlikte domino
etkisiyle bozulmalara da neden olan “mesaj” dili de oluşmuştur.
İnsanların ilgisini
çekebilmek uğruna yaratılan reklam
dili ise en etkili iletişim araçları ile topluma servis edilen yeni ve kimi
zaman da bozuk ve popüler kültüre hitap eden bir dil sunmaktadır.
Görüldüğü gibi dünya
üzerinde kullanılan birçok dilin etki alanları çoğaldıkça dilin bozulmasının
önü açılmaktadır. Elbette lehçeler, şiveler de bunlara eklendiğinde ortaya
korkunç bir manzara çıkmaktadır. Bu, sadece bir kurumun koruyabileceği ve
üstesinden gelebileceği bir durum değildir. Topyekûn bilinçlenme ve dile sahip
çıkmayla başarılabilir. Ancak eğitimli insanların gündelik yaşamda sıklıkla
kullandığı elektronik posta yazımında bile maalesef genel anlamda herhangi bir
kalıcı üslup oluşturulamadığına ve özensiz olunduğuna şahit oluyoruz. Oysa çok
iyi biliniyor ki, özellikle iş hayatında yazılan bu elektronik postalar, üçüncü
şahıslarla da paylaşılabilmektedir. Bu anlamda kullanılan dilin kalitesi çok
önem taşımaktadır. “Samimiyet” adına yazı dilinin bozulması, kısaltma
sözcükler, simgeler, betimlemeler ve kurgusuz bir yazı, her geçen gün bu konuda
seçici olmayı da zorunlu kılmaktadır.
Mektuplaşmanın yoğun
kullanıldığı geçmiş yıllarda, iş için ya da resmî bir yazışmada aşk mektubu için kullanılan pembe
renkli ve kokulu bir kâğıt kullanılması nasıl abesle iştigal idiyse, bugün
yazılan e-postalarda özensiz bir dil kullanılması da aynıdır. Dilin yalınlığı,
doğruluğu ve seçilen üslup, yazının kalitesini belirleyecektir.
Zamanla bu anlamda genel
kabul görecek bir dil de oluşacaktır ancak en azından mektep medrese görmüş,
mürekkep yalamış insanların şimdiden bu konuya özen göstermesinde, öncülük
etmesinde yarar vardır. Özellikle okullarda genç kuşak öğretmenlerin bu anlamda
geliştirilmesi, varsa mevcut olumsuz alışkanlıkların değiştirilerek,
oluşturulacak iyi yazı örnekleri ile öğrencilerde farkındalık yaratılması
sağlanmalıdır.
Ayrıca, yabancı sözcük kullanma özentisinden
de her anlamda kurtulmak gerekir. İşin kolayına kaçarak ve basite indirgeyerek,
Batı’nın sözcüklerini almayı marifet saymak yerine bilimsel düşünce yapısına,
deneyimlerine, sanat anlayışına ve geliştirdiği değerlerine ulaşmayı
hedeflemeliyiz.
22 Ocak 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder