Her
insan savunmasız ve masum doğar, sonrasında ise herkes önce masumiyetini
yitirir, egosunu şişirmeyi, bencil olmayı, yalan
söylemeyi, korkmayı ve kötülüğü öğrenir.
Haklarını korumakla, egoist
olmanın arasındaki farkın ne olduğunu “bilmeyen” anne ve babalar tarafından
yetişen çocuklar her şeyi kendileri için hak görerek büyür. Bu, eğitimle ilgili
olduğu kadar aynı zamanda örf, adet, değerler yani kültürle de ilgilidir.
Bugün evin içerisinde
eşlerin birbirlerine olan tutum ve davranışları, çocukların da yarın aynı
davranışları sergileyebileceğini gösterir. Örneğin eşine bağırmak, onu
azarlamak “hak” olarak görülürse, çocukların da aynı “hakkı” kendilerinde
görecekleri unutulmamalıdır.
Eğitim,
dantel örmek gibidir; yanlış tek bir düğüm bile örgünün hatalı
olmasına neden olacaktır. Sadece söylemek yeterli olmadığı gibi etki ve
farkındalık yaratacak şekilde söylemek ve elbette davranışlarla da bunu göstermek,
örnek olmak gerekir.
Kimse çocuğunun kötü biri
olmasını istemez, bir hain ya da cani olmasını asla hayal etmez ancak bilerek
ya da bilmeyerek, iyilik yapayım derken eğitimde yaptığı hatalarla buna neden
olabilir.
Oynarken, oyuncağına zarar
veren çocuğa, bunun yanlış olduğunu söylemek gerekir. “Çocuktur, yapar.” dediğiniz
her şeyin çocuğunuzun kişiliğine ve davranışlarına yapışabileceği unutulmamalıdır.
Çocuklar sahip olduklarının kıymetini
bilerek büyümelidir. Oyuncaklarını bilerek ve isteyerek kıran çocuklara
sürekli yenisini alarak ödüllendirmek, onun sorumluluklarını geliştirmesine de
engel olacaktır.
Başka bir örnekte de evin
içerisinde umarsızca ses çıkartarak, komşuları sürekli rahatsız eden bir
çocuğun böyle bir hakkı olmadığı ona anne ve babası tarafından söylenmelidir.
Bu söylenmediği sürece çocuk bu davranışın normal olduğunu sanarak ve onay
almış gibi bunu içselleştirerek, bir süre sonra bu tür şeyleri kendinde hak
görmeye başlar.
Bugün çocuğunuza nerede
duracağını söylemezseniz, örneğin yarın çocuğunuzun “kırmızı ışıkta
durmayacağını” ben size söyleyebilirim!
Tuttuğunu kopartan insan!..
Kulağa hoş geliyor olmalı.
Hele de çocuğunuzun tuttuğunu kopartması nasıl da etkileyici değil mi?
Oyun oynayan çocuklar
arasında oyuncağı “zorla” çekip alan çocuk, ailesinin de onayını alıyor mu?
Oyuncağı “kaptıran” çocuğun ailesi çocuklarının ezildiğini düşünüyor mu? Kendi
çocuklarının da baskın olmasını istiyor mu? Hatta bunun için çocuklarına baskı
yapıyor mu?
Bu satırları okuyan
deneyimli anne ve babaların yazılanları ne çok yaşadıklarını biliyorum. Herkesin
kendi anlayış, duygu ve yapılarına göre farklı davranmış olduğuna da eminim.
Mutlak doğrusu belki de yok ama arkadaşlarına saygı duymadan oyuncağı çekip
alan çocuğa doğru bir şey yapmadığı söylenmezse, bir süre sonra bu çocuk, her
şeyi zorla alabileceğini de kendinde hak görecektir. Tam tersine elindeki
oyuncağı alınan çocuğun bastıracağı duygusu ise fırsat bulduğunda veya yetişkinliğinde
egosuna yenik düşerek açığa çıkacak ve baskın davranmasına neden olacaktır.
Demek ki her iki türlü de çocuklarımızla konuşmamız gerekmektedir. “Tuttuğunu
koparma”nın içerisinde bir şeyleri bozarak elde etmenin doğru olmadığı, böyle
bir durumla karşılaşılmaması için arkadaş ve çevre seçiminin ne kadar önemli olduğu
öncelikle anlatılmalıdır. Elbette yaşam bu kadar kontrol edilebilecek bir şey
değildir ama olumsuzluklara karşı reflekslerin neler olabileceğini özellikle
çocuklara aktarmak gerekir.
“Köpek ayağınızı ısırırsa
köpeğin ayağını ısırmazsınız.”
Ne
olursa olsun medeniyetten uzaklaşılmaması gerektiği öğretilmelidir.
İnsanın her zaman aklını kullanması ve önlemlerini düşünerek önceden alması ve
olumsuz durumlardan uzak durması öğütlenmelidir.
Bir tartışma ortamında
fikirlerin güçlü olması gerektiği, tebessüm ile kızgın bir ifade arasında ikna
edici olma anlamında kıyaslanamayacak fark olduğunun da altı çizilmelidir.
Çocuklarımıza,
saygılı, yapıcı ve güler yüzlü olmayı, aklını kullanarak önceden görmeyi,
özellikle yaratamayacağı hiçbir şeyi yok etmemesi gerektiğini, tutmayı ama
kopartmamayı, kısaca iyi insan olmayı
öğretmeliyiz.
Unutmayalım ki bizim
öğretmediklerimizi yaşam, çocuklarımıza çok daha ağır bedellerle öğretecektir.
Ayrıca unutmayalım ki bugün tutup koparttığı için övülen çocuklar yarın
acınacak durumlar yaşayabilir.
Yani
neymiş… Vur oğlum değil dur
oğlummuş… Yap kızım değil, yapma
kızımmış…
Çocuklara sadece
kazanmayı değil kaybetmeyi de öğretmenin hayati önem taşıdığını
unutmamak gerekir.
25 Ocak 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder