Gelişim insanların
vazgeçmediği, vazgeçemediği bir olgudur. Her alanda sürekli bir arayış ve
gelişim adına sürdürülen aktiviteler, değişen insanın da vizyonu olmuştur. İhtiyaçlardan
yola çıkarak gündelik/sosyal yaşamı kolaylaştıran buluşlar, yöntemler,
programlar ve süreçler, günümüzde de aynı doğrultuda devam etmektedir. Elbette
eğitimde de bitmek bilmeyen bir arayış fikri, zihinleri kurcalamaktadır. Her
zaman en iyisini bulma telaşı ve en psikolojik, en pedagojik, en bilimsel, en
gelişmiş, en modern…
Eğitimde elde edilen
deneyimler, sanayi devrimi ile birlikte gelişmiş; ancak bu gelişim, bilgi
çağında da yeni modeller oluşturmak için hız kesmeden günümüze kadar devam
etmiştir. Bir eğitim sistemi kimin deneyimi ile ve nasıl oluşturulur? Bir model
oluşturulurken tüm paydaşların da görüşü alınır mı? Alınmalı mı? Özellikle
bilgi teknolojilerinin hızla geliştiği günümüzde hangi yöntem, teknik ve
modellerin tercih edileceği şuan için çok zor görünmektedir. Teknolojinin baş döndürücü
bir hızla gelişiyor olması bu konudaki deneyimlerinde kısıtlı yaşanmasına ve
yetersiz kalmasına, her şeyden önce eğitim alanındaki uzmanlar tarafından
içselleştirilmemesine neden olmaktadır.
Deneyim paranın satın
alamayacağı şeylerden biridir ve önemlidir ama günümüzde deneyim, geleceğe yön
vermede ne kadar olumlu bir etki yaratır? Stratejik olarak kimin deneyimi
kullanılacaktır? Teknolojiye hâkim olan birisinin deneyimi mi? Yoksa eğitim
alanında uzman birisinin deneyimi mi? Üstelik bu denli hızla gelişen
olanakların bulunduğu günümüzde, teknoloji ve eğitimi zihninde birleştirecek,
geleceği hayal edecek, yaratıcı bir bakış açısı! Üstelik en ufak bir hatada da
mevcut eğitim sisteminin kaybolacağını, geri dönüşü olmayan bir yola
girileceğini bilen, birkaç neslin yok olmasına neden olacağının farkında olacak
sorumluluğu alabilecek erdeme de sahip bir bakış açısı!
Bir model oluşturulurken
parametreler, paydaşlar, süreçler, vizyon, etik, toplumsal yapı, her türlü alt
yapı ve olanakların tamamı önem taşır. Elbette bunların dışında kararlılık,
süreç değerlendirme ve kazanımların gözden geçirilmesi de son derece
değerlidir. İşte bu bağlamda bilimsel deneyim, olmazsa olmazdır! Sınama yanılma
yöntemi ise eğitimle ilgili model arayışında en uzak durulması gereken
yöntemdir. Sanayi ve endüstri için model arayışında hatalar en çok maddi değeri
olan hammadde kaybına neden olur; ancak eğitimin hammaddesi “insan” olunca konu
çok daha hayati önem taşır. İşte bu temel düşünce yapısı ile daha bilimsel
yaklaşımlar ve yöntemler ile yetkinliği kabul edilmiş kişilerce ve aceleye
getirilmeden modeller oluşturulmalıdır.
Gerçeklikten uzak, sübjektif
görüşlerle, çoğu zaman bulunduğu coğrafyaya ve siyasi yapıya göre oluşturulmuş
bir modelin başarılı olma olasılığı düşüktür ya da başarısı uzun süreli olmaz.
Ayrıca, bu şekilde oluşturulmuş ve başarılı olmuş bir eğitim modeli diğer toplumlar
için de uygun olabilir ama bu sadece olasılıktır!
Bilgi çağının yaşanmaya
başlamasıyla bilgiye erişim, veri toplama ve deneyimlerin paylaşımı son derece
basit hale gelmiş ve aynı ölçüde kes, kopyala, yapıştır yöntemi de benimsenmiş,
hemen hemen her alanda kolaycılık tercih edilir olmuştur. Yaratılan tüketim
toplumları insanları kolaycılığa sevk ederek popülist yaklaşımlar da birçok
alanda karşımıza çıkmıştır.
Düne kadar Windows işletim
sistemini tanımayan birisinin önündeki arama motoruna yazdığında karşısına
çıkan bilgilerden refleks olarak etkilenmesi elbette kabul edilebilir; ancak
bilgi okuryazarlığı, verilerin ayıklanması ve etik gibi konuları da dikkate
alarak elde edilen bilginin değerlendirilmesi bir süreç, tercih edilen bilginin
kullanılır hale dönüştürülmesi ise ayrı bir süreçtir.
Finlandiya’nın eğitim
modelini internetten öğrenmek için zaman ayıran birinin, Finlandiya’nın
sosyolojik yapısını, tarihini, kaynaklarını, fırsatlarını ve kültürünü de
tanımak, anlamak için aynı zamanı ayırdığını düşünmüyorum. Hâl böyle olunca,
her alıntı, kullanıldığı toplumda yama gibi kalmaya mahkûm olur.
Eğitim
modelleri endemiktir! Toplumun coğrafyası, nüfusu, sosyolojik
yapısı, kaynakları, ihtiyaçları, kültürü ve stratejik planları eğitim
sisteminin belirlenmesinde büyük önem taşır. Kurgulanacak olan eğitim sistemi kökünü
bulunduğu toplumdan, onun değerlerinden ve kültüründen almalıdır. Devşirilmiş,
ithal edilmiş hiçbir şey gibi eğitim sistemi de dışarıdan alınamaz. Bu tür
kolaycılıklar her geçen gün sarmal olarak başka hataların yapılmasına ve geri
dönüşü olmayan yollara girilmesine neden olur.
Dünya üzerinde küresel
kültür oluşması için çaba olduğu ortadadır. Artık silahla değil dil gibi eğitim
gibi farklı argümanlar kullanılarak yayılma planları yapılmakta ve hayata
geçirilmektedir. Üstelik gelişim için bunun ne kadar gerekli olduğu gibi savlar
da insanların zihinlerine yerleştirilmektedir. Ancak kültürel farklılıklar yok
edildiğinde tek kültür oluşturulmaya çalışıldığında ortaya çıkacak sonuç bir
başarı olarak algılansa da elde edilen yavan bir başarı olacaktır. Renksiz,
kokusuz, tatsız!
Kültür, mozaik resim gibidir.
Onu oluşturan parçaları birbirinden ayırdığınızda geriye sadece “bir avuç taş
parçası” kalır. Elbette öğretimde küreselleşme tercih edilebilir ama eğitimde
mutlaka kültürel farklılıklar korunmalıdır. Aksi takdirde gelecekte tek tip
insan yaratılmış olur.
Hangi eğitim sistemi olursa
olsun “model” insandır. Yani eğitim sisteminin merkezinde insan olduğu asla
unutulmamalıdır. Bu son derece basit olmasına rağmen, çok karmaşık hale
getirilen bir şeydir. Oysa doğru seçilmiş, eğitilmiş ve yönlendirilmiş insana
odaklanmak yeterlidir. Yani, doğru model, doğru öğretmendir. İyi seçilmiş, iyi
eğitilmiş ve rol model olabilecek “öğretmen”.
Sürekli değiştirilmeyen, tüm
süreçlerin izlendiği, değerlendirildiği, tekrar düzenlendiği ve toplumun
kültürünü yok etmeden oluşturulan modellerde öğretmenler birinci planda yer alacaktır.
Çağdaş, açık görüşlü, yenilikleri izleyen, öğrenmeyi öğretebilen ve gerçek bir
kılavuz olmayı başaran öğretmenler, her dönemde toplumun ihtiyaçlarını da
görecektir.
8 Mayıs 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer ORHAN
Ömer ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder