Millî eğitimin genel
amaçları oldukça kapsamlı hazırlanmış ve neredeyse tüm beklentileri karşılayacak
şekilde düzenlenmiştir. Bilmeyenler veya hatırlamak isteyenler için yazının
sonunda yer alan bu amaçlar incelenebilir.
Amaçların olabildiğince
geniş bir bakış açısıyla ele alındığı ortadadır. Ancak belirtilen bu amaçlara
ulaşmak için sağlıklı birey nasıl yaratılır, sorusuna bakmakta yarar vardır. Ayrıca,
bir insanın eğitiminde ele alınması gereken temel unsurlar da önemlidir ama
bunlar da görecedir.
Eğitimin ailede başladığını,
kişilik oluşumunda ebeveynlerin rolünün ne anlam taşıdığını biliyoruz ya da
bilmeliyiz! Sosyal bir canlı olan insan için ben, biz ve ötekinin yeri
yadsınamaz. “Ben dili” bir çocuğun küçük yaşlarda tanıştığı, öğrendiği ve
zamanla iyiden iyiye pekiştirdiği bir ifade şekli/anlayıştır. Paylaşımdan uzak
bir çocukluk yaşayan insanın, yaşamının ileriki yıllarında farklı bir anlayışı
kabul etmesi oldukça zordur. “Yedisinde neyse yetmişinde de odur.” diye boşuna
söylenmemiştir. O halde, çocukluğun ilk yıllarında paylaşım büyük önem
taşımaktadır.
Küçük bir çocuğa, bir oyuncağa
sahip olmaktan çok, onu diğer çocuklarla paylaşarak oyun oynamanın kendisine daha
büyük bir mutluluk vereceğini öğretmek gerekir. Yoksa sadece “sahip olmayı”
beceri sanan ama elindekinden bir süre sonra hoşnut olmayan doyumsuz bir çocuk yetişmiş
olacaktır.
Paylaşmanın, birileri ile birlikte
bir şeyler ortaya çıkarmanın keyfini alan çocuklar, ileriki yaşlarda da benzer
davranışları sergilerler. Bu, doğuştan gelen değil, öğrenilen bir davranıştır
ve kendi ile barışık insan için son derece önemlidir.
Bir insan portresi ile
konuyu genişletmek istiyorum: Alfred Bernard Nobel. Zengin bir ailenin çocuğu
olarak dünyaya gelmişti. Özel öğretmenlerden eğitim almış ve yalnız bir
çocukluk geçirmişti. İyi bir eğitim alması için yapılan planlamaların
içerisinde bazı şeyler unutulmuş ya da böyle tercih edilmişti. Böylece elit bir
yaşam ve bir burjuva geleneği için izole ve korumacı bir anlayışla yetiştirilmişti.
Ayrıca kendi kişiliğini ve kimliğini bulmasına da izin verilmemiş, babasının
isteği doğrultusunda bir meslek seçmek zorunda kalmıştı. Küçük Bernard, çocukluğunda
tuttuğu günlüğüne şunları yazmıştı: “Yaşıtlarının
zevklerini paylaşmayan, dünyaya yabancı, dalgın bir çocuk…”
Bu çocuğun hayatında,
babasının ölümü, işlerinin bozulması, iflaslar ve hukuksal süreçler gibi birçok
trajik olay yaşanmıştı. Ancak en korkunç olanı; kız kardeşini, kendisine ait patlayıcı
üretimi yapan bir fabrikada kaza sonucu kaybetmesiydi. Yaşadığı kötü olaylara
rağmen Bernard, patlayıcıların geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda büyük
başarı ve servet elde etmişti. Tüm elde ettikleri bu kadardı. Maddi olarak
zengin fakat sosyal olarak yokluk içindeydi. Ne doğru dürüst bir arkadaşı ne de
ailesi oldu. Hayatı boyunca “gaddar ve ruhsuz” diye suçlanan Bernard, öldükten
sonra servetinin ödül verilmek üzere kullanılmasını vasiyet ettiği için sonunda
kendisine deli de denmişti. Belki de bu, vicdanını serinletmek için son bir
çabaydı.
Bu yaşam öyküsü, tipik bir
“ben” örneğidir. İnsan yaşamı
tercihlerle doludur ancak çocukların eğitiminde tek bir konuya odaklanmanın ve
her zaman galip gelmek, kazanmak, ne olursa olsun yenmek gibi hedefler
konulmasının sonucudur bu!
Kendisi ve çevresiyle
barışık bir insan yetiştirmek, anne ve babaların sorumluluğundadır. Aile içinde
başlayan bu serüven, okul yılları ve sosyal hayatın içindeki deneyimlerle de
gelişecektir. Çocuklar için diğer çocukların bir paydaş olarak görülmesi
sağlanmalıdır. Yani herkes takımın bir parçası olmalı, hiç kimse öteki
olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki “öteki” olmak karşılıklı bir durumdur. Bu zihin
yapısı ile yetiştirilen bir insanın empati kurması da beklenemez. Oysa empati,
insanı insan yapan en temel anlayışlardan biridir. “Bencil” bir insanın hayat
boyu yalnız kalacağı gerçeği ile çocuklarımız yüzleştirilmemeli, sağlıklı bir
nesil yetiştirmek ve mutlu bir toplum yaratmak için öncelikler doğru
saptanmalıdır.
Millî
Eğitimin genel amacı bütün bireyleri;
1.
Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk
Milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve
kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını,
milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa'nın
başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk
devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve
bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;
Beden,
zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş
bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya
görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren,
topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak
yetiştirmek;
3.
İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri,
davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata
hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna
katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;
Böylece,
bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu
artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve
kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini
çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.
Türk
eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleştirecek şekilde
düzenlenmiştir.
18 Mayıs 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder