En son ne zaman dönüştürdük
hatırlamıyorum ama herhangi bir şeyi başka bir şeye dönüştürme fikri, içinde
birçok riski barındırmaktadır. Özellikle de eğitimde dönüştürme işlemini biraz
daha yakından incelemek gerekir.
Bugün konuşulan,
dershanelerin okula dönüştürülmesidir. Özellikle, ilçe ve şehir merkezlerinde
konumlandırılmış olan yüzlerce hatta binlerce dershaneden söz ediliyor.
Çoğunlukla eğitim öğretim için tasarlanmamış binalarda, üstelik birkaç adım
uzağında şehrin tüm olumsuzluklarının da yaşanabileceği ortamlarda bulunan
dershanelerin okula dönüştürülmesinin eğitime katkılarına çok dikkatli bakmak
gerekiyor.
Bir okulun olmazsa olmazı; bahçesi,
laboratuvarları, kütüphanesi, çok amaçlı derslikleri, sanat atölyeleri ve spor
alanlarıdır. Bugüne kadar standartlar bu şartlar göz önüne alınarak
oluşturulmuştur. Ancak asıl amaç “dönüştürme” olunca bu standartlardan vazgeçilmiştir.
Belirli bir süre için bundan vazgeçildiği ifade edilse de bu belirli sürede
“okul” özelliği taşımayan binalarda öğrencilerin “eğitim” alması ne kadar uygun
olacaktır?
Bununla birlikte
unutulmaması gereken bir başka unsur da bunca yıl yalnızca öğretim hedeflemiş
hatta bunu da sadece çoktan seçmeli sınavlara odaklanarak yapmış kurumların
bundan sonra oluşturdukları bu alışkanlıklarından kurtulmaları ne kadar mümkün
olacaktır?
Bugüne kadar sadece sonuç
odaklı çalışmış olan dershanelerin süreç odaklı çalışmaları hiç gerçekçi
görünmüyor. Unutmayalım ki dershaneler bugüne kadar sürekli sınav başarıları
ile gündemde kalmışlardır. Dershanelerden öğrencilerin sadece çoktan seçmeli
sınavlarda sıralamaya girmelerinin, iyi bir puan almalarının ve bir üst eğitim
kurumuna yerleşmelerinin sağlanması beklenirken, okullardan beklentiler çok
daha yüksektir çünkü okulların hedefleri ve sorumlulukları çok daha fazladır.
Çocukların ve gençlerin sosyalleşmesi, meraklarının arttırılması, sanata ve
spora ilgi duyanların desteklenmesi ve tüm bu süreçlerde yeteneklerini
keşfederek sağlıklı birer birey olmaları sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun ne
kadar zor ve hayati bir görev olduğunu yaşayanlar bilir. Ayrıca bu ciddi bir
kültürdür. Yani düne kadar salt sınav başarısını hedeflemiş insanlardan yarın
bunun tersini beklemek iyimserlik olacaktır.
Hiç fırsat verilmeden bunun
anlaşılamayacağını düşünenler olacaktır. Ancak onlara şunu da hatırlatmak
isterim ki üzerlerinde deneme yapılacak olanlar bizim çocuklarımız, gençlerimiz
ve geleceğimizdir.
Bir okulun deneyim
kazanması, özellikle eğitim alanında yeterliliğini göstererek bir okul kültürü
oluşturması, düşünülemeyecek kadar çaba ve zaman gerektiren bir olgudur. Yani “Bir
başlansın bakalım, nasıl olsa zamanla her şey yoluna girer.” mantığının
beraberinde çok ciddi sorunları da getireceğini unutmamak gerekir.
Dönüşüm sürecinin hayata
geçeceği kesindir. Peki, bundan sonrası için ne yapılabilir? Bu anlamda süreci
yöneten Millî Eğitim Bakanlığı bürokratlarına büyük görev ve sorumluluklar
düşmektedir. Dönüşen okulların kadrolarına belirli oranlarda mutlaka okul
deneyimli yönetici ve öğretmen şartı getirilebilir. Ayrıca oluşturulacak
ekiplerle bu okullara ciddi anlamda rehberlik etmek, onları sık aralıklarla
denetlemek gerekecektir. Belki de bunun için maarif müfettişlerinden bir ekip
oluşturulması ve tüm sürecin bir merkezden izlenmesi dönüşüm sürecine katkı
sağlayabilir.
Amaç sadece dönüştürmek
olmamalıdır!
2 Haziran 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder