Söz atasözü olunca koşulsuz
kabul edilir. Kim söylemiş, neden söylemiş, sorgulanmaz. En azından ben bugüne
kadar tersine pek rastlamadım. Ata söylemişse doğrudur!
Atasözü, Türk Dil Kurumuna
göre “Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt
verici nitelikte söz, deme, mesel, sav, darbımesel” anlamına gelmektedir.
Gözlemlere dayanılarak
söylenmiş sözler… Biri gözlemiş, birine söylemiş, o da başka birine söylemiş
derken aslında kulaktan kulağa oyunu gibi aktarılmış. Çoğunluğunun hangi
şartlar altında ve ne zaman söylendiği belli olmayan sözler. Hayır, buradan yanlış
bir anlam çıkartılmasın. Atasözleri anlamlı değildir, demiyorum. Sadece atasözlerini
kullanırken farkında olmadan bilinçaltına bazı kabullenmeler işleniyor olabilir
mi acaba? Sadece düşünelim istiyorum.
Örneğin, halk arasında
müthiş kabul görmüş bir atasözünü irdeleyelim…
Meyve veren ağaç taşlanır.
Yine referans olarak Türk
Dil Kurumuna bakacak olursak; “Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler
kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır.” anlamında
kullanılan bir söz.
Yani olur böyle şeyler. Sen
üretmeye devam et. Taş atılır, kolun, kanadın, dalın kırılır ama bu durum
böyledir, kabul et!
Züğürt tesellisi değil de ne
bu? Taşlanırken yüreklendirmelere ne demeli peki?
“Aslansın sen, çok da çalışkansın.
Ancak, bu işler böyledir, sen ürettikçe birileri seni taşlar. Sen sesini
çıkartma, ürettiğin için taşlıyorlar olur böyle şeyler.”
“Kızma hemen, meyve verdiğin
için tüm bu olanlar. Sakın vazgeçme, meyve vermeye devam et. Hem, bak diğer
ağaca! Taşlanıyor mu? Ne kadar şanslısın ki seni taşlıyorlar.”
Bu kadar çok lafa, insanın
daha çok taşlanası gelir. Motivasyon böyledir ve her zaman işe yarar. Bardağı
dolu tarafından görmek iyi bir şeydir. Bize atasözleri öğretilirken bu da
öğretilmiştir. İnsan bunun aksini düşünmek istemez.
Yahu neden taşlıyorsunuz
güzelim ağacı, diyen yoktur. Meyve veren ağacı taşlayana acıyın çünkü o, içten
pazarlıklı ve akılsızdır. Hatta ona altın yumurtlayan kaz verseniz o, kazı da
keser.
İşte bu, birilerinin
sırtından geçinen, “bir baltaya sap olamamışların” zihin yapısıdır. Bu
nedenledir ki bardağı dolu tarafından görüp meyve vermeye devam! Ancak, meyve
veren ağaçlar bir araya gelip dalları sıklaştıralım ki taşlardan korunalım.
9 Mayıs 2014 - www.egitimajansi.com
Ömer ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder