“OECD
Eğitim Politikaları Görünüm 2015 Raporu”na göre ülkeler “şapkalarını” çıkartmış
görünüyorlar. Gerçi çıkartmış olsalar da şapkayı önüne koyan var, koymayan var…
Söylemlerde
eğitim işleri çok önemli olarak ifade edilse de, devlet bütçelerinde eğitime
ayrılan paya bakmak ve diğer bütçe kalemleriyle kıyaslamak lazım. İşte o zaman
samimiyet daha net görünecek.
En
önemlisi ise bütçenin nereye harcandığı, amaca hizmet edip etmediği ile ilgili.
Yani paranız olduğunu kabul edelim, bunu süse gösterişe de harcayabilirsiniz,
program geliştirme, hizmet içi eğitim veya altyapıya da… Demek ki ayrılan
bütçeyi verimli kullanmak da ayrı bir beceri
işi.
Raporda
ifade edildiğine göre “OECD ülkelerinde 15 yaşındaki öğrencilerin yaklaşık
beşte biri günümüz toplumuna tam olarak katılmak için gereken asgari becerileri kazanmıyor.” Nihayet becerilere bakılmaya başlandı ya, buna da
şükür…
Şimdi
efendim OECD Raporu hazırlanırken ülkelerden, ülkeler de ilgili bakanlıklar
aracılığıyla ilgili kurumlarından veri topluyordur. Elbette bunlar makro
raporlar, hazırlanması da, incelenmesi de, aksiyonların belirlenmesi de ayrı
bir beceri gerektirir. Ama niyet
önemlidir! Nasıl olsa planlar zamanla hayata geçirilir.
Ne
var ki eğitim, sadece okullarda
gerçekleşmiyor. Öğrenciler ve öğretim kadroları, toplumun ve dünyanın
etkileşimine açık olduğu için okul açık da olsa, kapalı da olsa, gece veya
gündüz de olsa insanlar için eğitim sürmektedir. Belki de unutulan ya da
görmezden gelinen kısım burasıdır. Yani siz planlayana kadar artık durum çoktan
değişmiştir.
Günlük
yaşam sizin planlarınızı beklemez. Bu denli hızlı değişen şartlara uygun, uzun
vadeli bir plan yapmak da gerçekçi olmadığı gibi sonuçların başarılı olması da risklidir!
Sonuçlar?
Çocuklar,
gençler, gelecek…
Çözüm?
Bazı
ülkeler eğitim işlerini bölgelere ayırarak, bölgesel farklılıklar ve
ihtiyaçlara göre sorunları daha küçük ölçeklerde planlıyor. Bazı ülkeler
öğretmen ve eğitim yöneticilerini daha nitelikli hâle getirmeye çalışırken,
bazı ülkeler de mesleki gelişimlere veya programlara odaklanıyor.
“Genellikle
seçilen reformların analizi, en etkili politikaların öğrencileri ve öğrenimi
merkez alarak tasarlanan, öğretmenlerin kapasitesini arttıran ve tüm
paydaşların katılımını sağlayan politikalar olduğunu gösteriyor. OECD
ülkelerinin çoğunda özellikle öğretmen sendikaları ve işveren kuruluşları,
politikaların hayata geçirilmesine gitgide daha çok katılmaya başlıyor.
Öğretmen sendikaları, hükümetler ile daha yapısal bir diyalog çağrısında
bulunurken iş dünyası, eğitim sistemleri ile daha yakın bağlar kurulmasını
istiyor.”
Bilinen
o ki tüm dünyada, eğitimde kalite hedefleri belirlenmeye ve bu anlamda yönetim
sistemleri kurulmaya başlanmış durumdadır. Ancak neredeyse tüm dünyada gözden
kaçırılan ama kalite yönetim sistemlerinin olmazsa olmazı “süreçlerin
değerlendirilmesi/performansının ölçülmesi”dir. İşte bu anlamda nasıl ki
bütçelerin ayrılması ve planlamalara göre harcanması önem taşıyorsa planların
her aşamasının değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Okul
yapmak yetmez.
Okulu
en akıllısından elektronik malzemelerle donatmak yetmez.
Milyonlarca
insana kapsayacak merkezî ve tek bir eğitim modeli oluşturmak yetmez.
Kâğıt
üzerinde ve sınavlara göre en yüksek puanları alanları öğretmen ya da yönetici
olarak atamak da yetmez.
Beceri,
hızla değişen şartları görebilmek, reform yaparken insanı merkeze almak,
koşullara göre en yalın olan programları, farklı meslek gruplarının da görüşleriyle
ortak akıl yaratarak hazırlamaktır.
Beceri,
-mış gibi yapmamaktır.
Becerikli
bir nesil yaratabilme becerisi için…
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder