Ağlayarak başladığımız
“insanlık” serüveninde hepi topu anı toplarız biz. Kimi zaman insanlığımızdan
utandığımız anılarımız da olur, şanlı şerefli anılarımız da…
Yağmur damlalarının
parıltısına bürünmüş bol yapraklı bir kestane ağacının serinliğini, ıslak
toprak ve yaprak kokusunu, sisle kaplı dağların zirvelerindeki endemik çiçekleri,
denizin iyot ve yosun kokusunu ya da martıların çığlıklarını…
Anı toplarız hayatımız
boyunca.
Yumurtadan yeni çıkan bir kuş
yavrusunun masum görüntüsünü saklarız. Bir yaz gecesi içimizi ürperten denizde,
karanlığa kulaç atmayı. Neon ışıkları ile süslenmiş yakamozun o muhteşem
görüntüsünü kazırız zihnimize.
Ne maskelerimizi takıp
gittiğimiz toplantıları ne de sahte gülücüklerimizi biriktiririz. Dost
sohbetlerini, bir arkadaşın omuzunda ağlayışımızı saklarız anılarımızda.
Bir yıl sonra “teknolojik çöp”
olacak telefonumuzdan paylaştığımız
mesajlarla doğaya sahip çıktığımızı sandığımız
anlarımız da vardır, sıcacık koltuğumuzda oturarak, insan ya da hayvan haklarına
sahip çıktığımız anlarımız da…
En hüzünlüsü ailemizle
ilgili anılarımız olur belki de…
Tebessümle hatırladığımız
anlarımız, onları yitirdiğimizde melankolimiz olur. Keşkelerimiz olur ömür boyu
devam eden… Çarparak kapattığımız kapıların sesi çınlar kulaklarımızda, yüzümüz
kızarır, yüreğimiz daralır. Hiç hatırlamak istemediğimiz zamanlarda, zihnimizi
yırtarak ortaya çıkan minnettarlıklarımız kaplar benliğimizi, yaşadığımız anı
hiçe sayarak.
Her türlü ilkel saldırıya
rağmen, “sahip olduklarımızı borçlu olduğumuz insanların” yaptıklarını
toplarımız anılarımızda. Unutturulmak istense de sıkı sıkı tutunuruz
yaşananlara ve onları yaşayanlara…
Okul hayatı önemli bir yer
tutar belleğimizde. Bazen ergenlik günlerimizi, bazen de gençlik aşklarımızı
hatırlarız gülümseyerek. Okul kantinlerinde, kıt harçlıklarla yediğimiz
tostların, içtiğimiz gazozların tadını ararız hayat boyu. Derslerin içeriklerini
değil ama bazı öğretmenleri hiç unutmayız… Muhabbetle hatırladıklarımız da olur
hiç hatırlamak istemediklerimiz de…
Unutmayız biz…
Aldıklarımızdan çok, karşılıksız
verdiklerimizi anımsadıkça hoş bir gülümseme belirir yüzümüzde ve bir ferahlık
kaplar yüreğimizi, yaşam boyu sürmesini dileyerek.
Bizim için söylenen güzel
sözleri ve söyleyenleri hatırlarız daha çok.
Kendimizi anlatmak için
geçirdiğimiz ömrümüzü, anlaşılmadığımıza hayıflanarak tüketiriz.
Doğarken bizlere verilen
birer andaçtır yaşantılarımız. Bazılarının altın varak süslemeli kapakları olur,
bazıları ise gazete kâğıdına sarılır. Bazen biz yazarız sayfalara, bazen de
başkaları. Karalamalar da yapılır, sonu getirilmeyen cümleler de yazılır
umarsızca; sonsuza kadar yazılacağı düşünülerek.
Kapağın önemli olmadığı
anlaşıldığında andacın da sonuna gelinir çoğu zaman. Sadece süslü bir kapağa
sahip andaç sahibi olmak da vardır, her defasında tekrar tekrar okunmak istenen
bir andaç sahibi olmak da!
Bir
anı toplayıcısının sizin için andacına kaydettiklerinden…
11 Mayıs 2015 - www.egitimajansi.com
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder