Sosyolojik
açıdan incelediğimizde dinin büyük bir etki yarattığı ve yönetimlerin
elinde tuttuğu ciddi bir güç olduğu anlaşılmaktadır. İnsan, söylemlerin
tersine neredeyse hiçbir zaman, Yaradan’ıyla baş başa bırakılmamıştır.
Mısır’ın
yönetimine talip olmuş ve tüm “zorluklarına” rağmen yıllarca bu görevi
yürütmüş firavunların halkla nerelerde bütünleştiğine de yakından bakmak
lazım. “O”nun gücünü perçinlemek için kullandığı dinî söylemlerin
düzenleyicisi rahipler, bu bağlılıklarının karşılığını da fazlasıyla
almışlardır.
“O”,
Firavun. Tanrıların oğlu ve mirasçısı! “O”, tek ve asal. Yaşam
nefesinden, yiyeceklerden, krallık içinde barış ve düzenden sorumlu.
Barış
ve düzen? “O”na hizmet ederken alt tabakalar kusur etmesin, çatışmasın,
hizmet kalitesini düşürmesin diye sağlanan barış ve düzendi.
Ayrıcalıkları
hem dinsel hem de maddeseldi. Ne var ki görüntüsü (imajı) yönetim
becerisine, başarısına ve başarısızlıklarına bağlı olarak değişebilirdi.
Genel olarak en büyük dinî lider, Krallık ilkelerinin doğal savunucusu,
aynı zamanda da devlet adamı ve savaşçıydı. Kısacası “O” hiçbir “işe”
yaramayan her şeydi!
“O”nu yaratanlar ise hiyerogliflerde “O”na hizmet ederken tasvir edilmiş birer kabartmadan ibaret olarak tarihe geçti.
Hizmetkârların
içinde yer alan memurlarla ilgili olarak bazı metinlerde memurluğun
avantajlarından söz edildiğine rastlanmaktadır. “Kâtip ol! Vücudu bütün
gücünü yitirmiş insanlar örneğindeki gibi mum misali yanıp bitme çünkü
sende çalışacak kemik yok. Uzun ve zayıfsın. Bir yük taşır veya
çekersen, çökersin.” Bu anlamda memuriyet günümüzdekinden çok farklı
değildi. Halkın içerisinden gelen birisi de okuyarak ve kendini
geliştirerek memur olabilirdi. Yani köleliğin bir “tık” yukarısı olan
memurluk o dönemlerde de orta sınıfın hedefiydi.
Ne var ki hedefini tutturmuş olsa da hiçbir zaman bir memur, firavun olamadığı gibi rahip de olamamıştır.
Mısır’da
köylülerle ilgili çelişkiler bulunmaktaydı. Köylüler bir yandan tüm
cenazelerde saygıyla anılmışken (tam bir “yusuf yusuf” durumu), bir
yandan da tarıma bağlı bu toplumun dışında bırakılmışlardı.
Bir
kâtibin yazıtında şunlar yazıyor: “Ürünlerinin yarısını yılan götürmüş,
diğer yarısını da su aygırı yemiş olan köylülerin vergi bildirimi
sırasındaki durumlarını hatırlamıyor musun? Tarlalar, çekirge ve fare
kaynıyor. Orada küçükbaş hayvanlar otluyor ve kırlangıçlar üreticileri
açlığa mahkûm ediyor. Dövülmek üzere tarlada kalan tahıllar ise yok
oluyor ve hırsızları çekiyor. Hiçbir değeri yok. İki öküz tahıl dövüp
saban çekmekten öldü. Kâtip kıyıya tam bu anda çıktı. Ürün
bildirimlerini kaydetmek istiyordu. Yanında eli sopalı kapıcılar ve
palmiye damarı taşıyan Nübyeliler vardı. “Buğdayı ver!” diye bağırdılar.
Fakat buğday yoktu ki. Onlar da köylüyü öldüresiye dövdüler. Köylü
sonra bağlandı ve kuyuya atıldı. Başı aşağıda daldırıldı. Karısı
gözlerinin önünde bağlandı. Komşuları onları terk ettiler, kaçtılar ve
buğday gitti…”
Köylülerin
kaderi ile ilgili olarak çizilen bu karamsar tabloda kâtibin kendisini
böylesine acımasız bir görevli olarak göstermesi ilgi çekicidir.
Öldükten
sonra da yaşamın devam ettiğine inanan ve bir tarım toplumu olan
Mısır’da firavunların mezar duvarlarını köylü resimleri ile süslemeleri,
onları yanlarında istemeleri bir vefa mı yoksa öldükten sonra da bu
köylülerin kendilerine hizmet etmeye devam etmelerini istemeleri midir?
Yukarıda ki yazıttan da anlaşılacağı gibi köylüler ile üst sınıf
arasında mezar duvarlarına yansıyacak ölçüde hoş bir muhabbet olmadığı
görülmektedir.
Mısır’da
da alt tabakadan olmak zormuş. Bütün bir hayat hizmet ettikten sonra
bir de öldükten sonra hizmete devam etmek! Anlaşılıyor ki köle, köylü ve
memur olmak Mısır’da da fark etmiyormuş. Elbette bir de onlarca tanrı,
firavun ve tanrıların emirlerini yerine getirdiğini iddia eden rahipleri
de düşündüğünüzde boyun eğilecek kişi sayısı oldukça çokmuş.
Hayat
hiç adil değil! Devasa büyüklükteki tapınakları, piramitleri, sarayları
hayatı pahasına inşa edenlerin ne adı geçiyor ne de izinden söz
ediliyor.
Varsa yoksa “O”…
Biat listemizde, Mısır ikinci sırada!
Devam edecek…
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder