Hayatta
seçici olmak lazım!
Öyle
kaldırıp altına bakmak da yetmez.
Neye bakacağına da “bakmalı” insan. Dolayısıyla armut seçmekle, adam seçmek
aynı değil.
Sinoplu
Diyojen, Atina’da yaşadığı yıllarda, gündüz vakti elinde fenerle sokaklarda dolaşırken,
kendisine ne aradığını soranlara “dürüst
adam” aradığını söylermiş. Diyojen, net bir mesaj vermiş ama MÖ 400’lü
yıllardan bugüne kadar mesajın tam olarak alınmadığı ortada.
Seçilenin
niteliği ve özellikleri çok önemli olsa da asıl seçene bakmak lazım. Herkes bildiğini bilir, bilmediğini nasıl
seçer ki? Maazallah dikkat!
Bir
çobanın mühendis seçmesi beklenemeyeceği gibi bir mühendisin de çoban seçmesini
beklememek gerekir. Çobanlığı küçümser ve rastgele çoban seçerse, en başarılı
mühendis bile ilk günden sürüsünü kurtlara
kaptırır. E elbette çobana da mühendis seçtirirseniz gerisini siz düşünün…
Aldım,
verdim, ben seni yendim…
Çocukken
oyuna başlamadan önce takımları oluşturmak için adımlayarak oyuncu seçimi
yapılırdı. Hatırlıyorum da o zaman bile takıma, oyunu en iyi oynayan alınırdı.
Ama herkes oyunda kimlerin başarılı olacağını da bilirdi çünkü oyunu bilirdi!
Yani kimse derslerinde başarılı olan birinin oyunda da başarılı olacağını
düşünerek önceliği ona vermezdi.
Demek
ki neymiş, isabetli seçim yapmak için öncelikle oyunu bilmek gerekirmiş.
Nefes
aldığımız süreyi bir oyun olarak kabul edersek -ki siz etmeseniz de sonunda
bunun bir oyun olduğunu bittiğinde anlıyorsunuz- taktikler aynı.
Öğrenme
şekilleri, ortamlar, olanaklar, bu olanakları değerlendirme şekilleri, aile
yapıları, psikolojileri, gen yapıları, yaşanmışlıklar herkes için farklıdır. Bu
ve daha fazlası farklar nedeniyle insanlar da farklı gelişirler.
Farklılıklar
birer “renk” olarak görüldüğünde
uyum, düzen, başarı da yakalanır. İşte bu nedenle hangi rengin nerede
kullanılacağını bilmek gerekir. Bu anlamda seçimler ve seçenler çok daha önemli
hâle gelir.
Benden
size tavsiye seçilenden önce seçeni doğru seçmelisiniz.
Dayatılanlardan
ve yaratılan illüzyonlardan uzak durmalı insan. Bir başka seçenek olduğunu asla
unutmadan… Aldanmadan... Bazen yüreğiyle, bazen de aklı ve mantığıyla seçmeli.
Ama bunları birbirine karıştırmamaya çalışmalı. Mutlak doğrusu yok ama genelde
biri diğerinin önüne geçmemeli.
Evet,
insan, seçimlerinin farkında olmalı ve nasıl seçeceğini bilmeli.
Eş,
iş, arkadaştan televizyon programlarına, gazetelerden onların haberlerine kadar
çevremizde bize sunulan, sunulmayan her şeyi seçmeli insan. Seçmeden önce de
sormalı. Önce kendine, sonra ihtiyaç hissediyorsa fikir alabileceği kişilere.
Bol bol soru sormalı.
Seçmek
zordur deseler de bu da görecedir. Erkekler bir solukta, kadınlar beş yüz
solukta seçemezler. Hatta seçseler bile sonrasında emin olamazlar! Bazen de
öyle bir inadına emin olurlar ki
değiştirmek isteyenin vay hâline!
Seçimlerimiz
önemlidir. O kadar ki seçimlerimiz başka insanların da yaşamını etkiler.
Ambalajına, sözüne, kıyafetine, alımına, çalımına aldanmamak lazımdır. Hadi sen
“yanacaksın buna razısın bari başkalarını yakma”.
Seçmek
imza atmak gibidir; ya seni yansıtacak bir imza atarsın ya da parmak basarsın.
Tercih senindir! Her insan kendine yakıştırdığı itibarı görür ve tercihlerinin
sonuçlarına katlanır.
Unutmayalım,
dış görünüşü muhteşem olan günümüz meyvelerinin çoğunun genleri bozuk ve içi
boştur! Artık dışı yamru yumru ama lezzeti olan “doğal” ürünler tercih
edilmektedir.
Seçimler
önemlidir!
Hayat
organiktir.
Seç
seç al!
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder