Son
yıllarda özel okulculuk görece olarak “gelişti”! Daha doğru bir deyişle özel
okul sayısı arttı. Hatta o kadar arttı ki yan yana dizilmiş özel okullar nedeniyle artık Modoko Mobilyacılar
Sitesi’ni aratmayacak semtlerimiz var.
Mobilyacılar,
teşhire/satış vitrinine ürünlerini koyarak reklam yapıyor. Peki, okullar
“vitrine” ne koyar? Velileri okula nasıl çeker?
Yeni
açılan bir okulun kendini tanıtması hiç kolay iş değil. Çünkü okuldan çıktıktan
sonra bir daha “okulun çevresinden bile geçmek istemediğimizden” olsa gerek, okulları
tanımak için ana baba olmayı bekliyoruz. Gerçi, “onlar gelmezse biz gideriz” diyen
birçok özel okul var ama bu okullar da alışveriş merkezlerini birer atölyeye
çeviriyorlar. Bunun da doğruluğu ayrıca tartışılır.
Bir
okulun tanıtımı nasıl yapılmalıdır?
“Reklam”
özel okulculukta nasıl olmalıdır? Olmalı mıdır, olmamalı mıdır?
Detaylarına
girerek bu konuyu derinlemesine incelemek ayrı bir tartışma konusudur. “Reklam”,
elbette uzmanlaşmış kişilerin işi olup birçok parametreye ve hedef kitleye göre
de değişiklik gösterir.
İnsanları
“varlığınızdan” haberdar etmenin birçok yolu var ama tanıtım çalışmaları yaparken
işin kalitesini düşürmemek lazım. Konu eğitim olduğu için haddi aşmamak,
insanları yanıltacak vaatlerde bulunmamak ve kurumu tanıtmak için de “şık”
çalışmalar yapılmalıdır.
Henüz pantolonunu çekemeyen anaokulu
çocuklarına kodlama öğretildiğini iddia etmek, inandırıcı olmayacağı gibi kurumsal
imajı da zedeler. İnsanların zekâsı küçümsenmemeli!
Yaşadıklarımızdan
yola çıkarsak; bizim insanımızın, kulaktan bilgi ve görgüye göre hareket etme
eğilimi vardır. Birisi bir iş yapınca, ölçmeden biçmeden diğerleri de “sanki
bir şeyden geri kalacakmış” hissiyle aynısını yapmaya başlar. Önceleri eğitimde
işler böyle evirilmezdi ama özel okul sayıları arttıkça farklı olalım derken, birbirine bakarak herkes “aynı olmaya” başladı.
Son
yıllarda yaşananlar, deneyimler ve sonuçlar özel okulcuların reklam konusundaki
düşüncelerini değiştirdi. Özellikle dershanecilerin özel okulculuğa girmelerine
bağlı olarak dershanelerde gelenekselleşen uygulamaların da okullara
taşınmasına neden oldu. Bu uygulamalardan birisi, dershanelerde yıllarca
uygulanan bursluluk sınavlarıdır.
Bursluluk
sınavları; çoğunlukla her kurumun kendi hazırladığı ve sıralama sonuçlarına
göre (sınav puanları) öğrencilere belirli indirimler (burslar) sağladığı
sınavlardı. Bu sınavlara giren öğrencilerin sadece belirli bir kısmı bu
burslardan yararlansa da diğer öğrencilerin ve velilerinin kuruma ayak
basması/temas etmesi sağlanırdı. Başvuru anında iletişim bilgileri alınmış olan
velilerle iletişime geçilerek kurumun tanıtımı yapılır, kendileri kayıt
görüşmeleri için kuruma davet edilirdi.
Dershanelerin
yıllardır yaptığı bu uygulama şu anda özel okullar arasında da yaygınlaştı.
Hatta o kadar yaygınlaştı ki yüzyıllık
okulların bile bu sınavları yaptığına şahit olmaya başladık!
“Kaçan
balık büyük olur!” derler…
Özel
okullar, kayıt kaygısı ile son birkaç yıldır ne yapacaklarını şaşırmış durumda.
Sınavı önce yaparak avantaj sağlama düşüncesi, bursluluk sınavlarını ocak ayına
kadar çekti. Bu gidişle okul açılır açılmaz bursluluk sınavları yapılırsa
şaşırmayalım! Okulların stratejisi, sınavı önce yapmak, bir an önce bursları
belirleyerek öğrencilerin kaydını gerçekleştirmek. Velilerin stratejisi ise çocuklarını
neredeyse tüm sınavlara sokarak, en çok bursu/indirimi nereden alacaklarını
görmek. Anlayacağınız, kaygı gerçekliğin önüne geçmiş durumda.
Okul,
çok öğrenci alma, veli çok burs alma peşinde…
Çocuğunu
özel okulda okutmak isteyen ancak maddi durumu yetersiz olan insanlar için bir
anlamda bu sınavlar bir ümit oluyor. Ve ümide
ihtiyacı olan o kadar çok insan olunca da sınavlara katılım hâliyle yüksek
ancak kayıt olan insan sayısı çok düşük kalıyor.
Bursluluk
sınavları sonunda kayıt olan öğrenci sayısı, o okulda sınava giren öğrencinin
%10’nu geçmez diye düşünüyorum. Hatta bu oran çok iyimser bir oran olup bazı
kurumlar, sınava giren öğrencilerin sadece %1-5 arasında kayıt alabiliyor.
Sınavı yapmasalar da zaten bu oranda sayıya nasıl olsa ulaşırlar ya neyse…
Sonuçta
kafasında kavak yelleri esen çocuklar, bir sınavdan diğerine koşturulmakta. Belki
de velilerin ekonomik durumları, çaresizlikleri ve yönelişleri, koşturmaya
neden oluyor; ancak okul tercihi yapılırken birçok kriteri değerlendirmek
gerekir.
Bursluluk sınav sonuçları neyi gösterir?
Bursluluk
sınavları, öğrencilerin akademik bilgi birikimini ölçmek için değil onları sıralamak için hazırlanmaktadır. Bu
anlamda öğrencilerin sınav sonuçları,
onların bilgisini tam olarak yansıtmadığı gibi öğrencilerin başarısız olduğunu da göstermez. Yani
ölçme değerlendirme anlamında bilimsel ve pedagojik açıdan sınavların
içerikleri ve sonuçları ayrıca tartışılır.
Bursluluk
sınav uygulaması yanlıştır demiyorum. Eğer bir kurumun kontenjan eksiği
varsa, bunu kapatmak için elbette yönetmeliklerin izin verdiği şekilde bu sınavı
yapabilir. Ancak son yıllarda yaşananlardan yola çıkarsak yolunda gitmeyen bir
şeyler var. Kurucular ve müdürler okullarını
yapılandırırken, veliler de tercih
yaparken çok daha dikkat etmelidir
diye düşünüyorum.
Şu
bir gerçek ki bir okulun “reklamını” en iyi yapacak kişiler, okulun “kendi” öğrenci
ve velileridir. Onların söyleyecekleri, billboardlarda verilen reklamlardan çok daha anlamlı ve etkili
olur. Bu nedenle okullar, eğitim-öğretim faaliyetlerini en iyi şekilde yerine
getirmeli ve popülist olmamalıdır.
Güven,
zor kazanılan ancak kolay kaybedilen bir duygudur. Bir okulun güvenilir bir
kurum olabilmesi için kalitesinden ödün vermemesi gerekir. Böyle bir kurum
“dağın başında” dahi olsa öğrenci kaygısı yaşamaz.
Sınavlar
sadece birer araçtır. Eğitim
yolculuğunda hangi araçlarla seyahat edeceğinize doğru karar verin.
İyi
yolculuklar…
Ömer
ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder