Seni ben pek çok pek çok severim.
Sen bir ana, sen bir baba,
Her şey oldun artık bana.
Okut, öğret ve nihayet, yurda yararlı bir insan et.”
Neredeyse
yirmi yıldır bu şarkıyı duymuyorum.
Eskiden
okul çağındaki çocukların yarısından fazlası “ne olacağı” sorulduğunda,
öğretmen olmak istediğini söylerdi. Artık o da bitti! “Yurda yararlı olmak” çoktandır
tercih sıralamasında “kendine yararlı olmanın” gerisinde kaldı. Zenginliğin
sadece maddi kazanç olarak görülmesi, doyumsuzluğu ve yalnızlığı da beraberinde
getiriyor olsa da bununla yüzleşenlerin sayısı giderek azalıyor. Kapitalizm,
egoizm ve pragmatizmin altın çağını yaşıyoruz.
İnsan
sosyal bir varlıktır ve yaşamsal deneyimlerini diğerlerine aktararak toplumsal
bir düzen oluşturmuş ve her zaman eğitime ihtiyaç duymuştur. Eğitim, öğrenmeyi
de merkezine alarak gelişmiş, çeşitli öğreti ve kültürlere göre de farklılık
göstermiştir.
Biliyoruz
ki tarih boyunca eğitimi gerçekleştirecek kişiler her zaman var olmuş ama hiç
kimse öğretmenlik yaparak birçok meslek grubuna maddi kazanç anlamında yaklaşamamıştır.
Öğretmenlikle başlayarak, girişimciliği sayesinde zengin olan olmuştur elbette
ama bizzat ve salt öğretme işini yaparak zengin olan sanırım yoktur.
Belki
de öğretmenlerin zengin olmamasının nedeni “kurnaz” olmamalarıdır. Daha doğru
bir deyişle Öğretmenin, bilmekle olmak arasındaki farkı ayırt edebilen bir kişi
olduğunu düşünecek olursak, elbette bu çoğu zaman bir tercih meselesidir.
Öğretmen zenginliği, yaptığı işin niteliğinde ve insanda görür.
Öğretmenlik,
genel olarak mütevazı bir karakter, entelektüel bir kişilik ve değerleri yüksek
bir meslek olarak kabul edilmiştir.
Yokluk
zamanlarında dahi giyimine özen gösteren, mutlaka elinde bir okuma kitabı olan
ve en az günlük bir gazete okuyan öğretmenler bugün neredeyse yok. Şimdilerde
ellerinde akıllı telefonlarıyla popüler kültüre yenik düşmüşler ve belki de düşürülmüşler
var.
Yaptığımız
iş, basite indirgenemeyeceği gibi sadece bir geçim kaynağı olarak da
görülemez.
Öğretmen;
tüm canlılara ve doğaya saygılıdır. Egosunun, aklını esir almasına izin vermez.
Sosyal
bir varlık olduğunu unutmadan, birlikte yaşamanın gerekliliklerini bilir ve
eşitlik, adalet, dürüstlük, yardımlaşma gibi evrensel değerleri benimseyerek
savunur.
Öğretmenliğin
standardize edilemeyecek derinlikte bir iş olduğunu unutmadan yeniliklerin
peşinde, açık fikirli ve gerçek bir sanatçı gibi her zaman toplumun önünde yer alır, almalıdır da.
Sadece
yapıcı bir söz veya dokunuşla bir çocuğun
hayatını olumlu yönde değiştirme olasılığı bulunan öğretmen; bilerek ya da
bilmeyerek söylediği bir söz ya da dokunuşla bir zalim yaratabileceğini de asla unutmaz. Bu öylesine bir güçtür ki
sonuçlarını önceden kestirebilmek mümkün değildir.
Öğretmen,
şartlar ne olursa olsun hayal kuran,
kurdurandır...
Toplumun
tüm yükünü sırtında taşır ama her zaman umut
hamalıdır...
İyilik
savaşçısıdır...
Öğretmenlik,
kısa yoldan köşe dönmeyi tercih etmeyen yürekli insanların işidir…
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder