Meslek
hayatımda çoğu zaman aklımdan şu soru hiç çıkmadı: Öğrenciler, okula neden gider?
Dile
pelesenk olmuş söylem, iyi bir eğitim
almak, kendilerini geliştirmek ve ileride başarılı bir iş
hayatına atılmak.
Sözcüklere
yüklediğimiz anlamlarla süslediğimiz eğitim-öğretim çalışmaları yaşam için
yeterli mi?
Tanımladığımız
iyi eğitim, kime ve neye göre iyi? Kurduğumuz sistem, öğrencilerin kendilerini
geliştirmelerine olanak tanır mı?
Başarılı
bir iş hayatı ne demek ve hangi ileride? Üniversite bitince mi, yoksa yüksek
lisans, doktora sonrası mı? Ne zaman?
Kimse
kusura bakmasın, uygulanan eğitim sisteminde, teorilerle boğuşan öğrencilerin
kendilerini “geliştirmeleri” pek de söz konusu değil. Eğer birkaç iyi örnek
yaratarak tüm sistemi aklayacaksak o başka ama yıllardır ölçme değerlendirmede vazgeçemediğimiz
çan eğrisini tüm sisteme oturtursak daha samimi bir değerlendirme yapabiliriz
sanırım. Unutmayalım ki sistem ne olursa olsun, her zaman yüzde birlik dilimde
yer alan birileri olacaktır. Üstelik bu birilerinin zekâlarının parlaklıklarını
bir tarafta tutarsak, olasılık olarak da her zaman birilerinin “sisteme rağmen” ilerleyebildiğini görürüz.
Ancak bir şekilde yüzde birlik başarı içinde olan öğrencileri işaret ederek, kalan
tüm kitleye, bu başarıyı hedef göstermek, işte bu hiç samimi değil.
Hiçbir
sektör, eğitimde yaşanan riskleri “aynı yürek ferahlığı içinde” tolere etmez. Hangi
sektörde bir ürün 18 yıl (anaokulundan lisans eğitimi sonuna kadar) üretim
bandında tutulur, sonunda da tüm sorumluluk ürünün kendisine bırakılır? Yani bu eğitim sisteminde bir başarısızlık söz
konusu olursa, başaramayan ürünün/kişinin kendisidir! Oysa daha çok “çalışsa”,
daha çok test çözse, daha çok… Çok saçma!
Eğitim
sistemiyle ilgili herkesin birtakım görüşleri olduğunu biliyor ve popülistlik
de yapmak istemiyorum.
Annem
her zaman doğru ve iyi insanlarla karşılaşmamız için dua eder. Sanırım bu
dileğin ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Belirli bir deneyime sahip insanların
bu dileğe katılmaması mümkün mü? İyi insan olmak için örnek bir aileye sahip
olmakla başlıyor her şey ve sonrasında iyi bir okulla devam ediyor.
İyi
okul derken süslü püslü okul binaları yaratmaktan söz etmiyorum. Öğrencilerin
hayallerini yok etmeyen, öğrencileriyle öğrenirken heyecan duyan, duvarlarla
sınırlandırılmamış bir öğrenim ortamı sunan ve ilham olabilecek yönetici ve
öğretmenlerden oluşan bir okuldan söz ediyorum.
Nasıl?
Okul
müdürleri ve yöneticileri okullarını çekim merkezi hâline getirebilmek için düşünmeli.
Günlerini, egolarını şişirerek ve koltuklarına yapışarak değil, öğretmenlere
nasıl ilham olacaklarını düşünerek ve üreterek geçirmeli. Öğretmenlerin lideri
olabilmek için önce örnek bir öğretmen olmalıdır. Yani öğrenme isteği sonsuz,
okuyan, yazan, heyecanlı, hayal kurmayı “başarabilen” ve sürekli üreten…
Bu,
size tanıdık gelmedi mi?
Çünkü
bizler daha çok “adanmışlıkla” değil, verilen yetkilerle ve “atanmışlıkla” müdürlük yapan idarecileri biliyoruz. Çünkü onları atayanlar da sadece bunu
biliyor. Ve insanlar sadece bildiklerinin doğru olduğunu düşünüyor. Bunun
içindir ki neredeyse hepimiz, öğretmen ve öğrencileri sadece, “hizaya sokan”, emreden, isteyen ve çoğunlukla beğenmeyen
müdürlerin izlerini taşıyoruz.
Oysa
öğretmeni ders programı bağlamında okula hapsederek, müfredat ve anlamsız iş
yüküyle ezmeyi marifet sayarak eğitim lideri olunamaz. Bu bir yeterlilik ve
erdem meselesidir ve kendinde bu yeterliliği görmeyenler, en azından erdem
göstererek böylesi bir sorumluluğu üstlenerek öğretmen ve öğrencilere kötülük
etmemelidir.
Öğretmenlik
ise standart bir memuriyetten çok daha fazlasıdır.
Sabah
08.00’de başlayarak 17.00’ye kadar “iş” yapması beklenen öğretmenin mesai
sınırlamasıyla okulda tutulması görece olarak “idarecilerin başarısından”
ibarettir.
Öğretmenlik
zor iştir. Her ne kadar bilinen sanatlar içinde görünmese de ciddi anlamda
yaratıcılık isteyen bir sanattır.
Öğretmenlik;
bir
tiyatro sanatçısı kadar drama becerisi, doğaçlama, diksiyon ve hitabet
yeteneği,
bir
plastik sanatlar sanatçısı kadar el becerisi,
bir
müzisyen kadar güçlü bir kulak,
bir
edebiyatçı kadar derin sözcük bilgisi ve yazma yeteneği gerektirir.
Öğretmenler,
bu özelliklere sahip olmalıdır ki;
bir
mühendisin dünyanın en hızlı makinesini icat ederek, farklı bir gezegende yeni
yaşam alanları kurmasını,
bir
doktorun tüm hastalıklara çözüm üretmesini,
bir
iktisatçının çok para kazanırken, paranın bir araç olduğunu unutmamasını,
bir
politikacının halka rağmen değil halkla bütünleşerek hizmet etmesini,
bir
öğretmenin öğrencilerine nasıl ilham olabileceğini gösterebilsin.
Şimdi
soruyu tekrarlayalım. Öğrenciler, okula neden gider?
Devam
zorunluluğu, not ve gelecek kaygısı mı?
Aile
baskısı mı?
Yoksa
hayal kurmalarına, soru sormalarına, sorgulamalarına, hata yapmalarına, kendi
olmalarına izin veren, onlara model olan yaratıcı öğretmenleri ve müdürleri
olduğu için mi?
Başka
bir deyişle, okul yöneticisi ve öğretmeni olarak sizin için, sizinle bir şeyler
paylaşmak, sizden bir şeyler öğrenmek ya da sizinle bir şeyler öğrenmek için okula gelen kaç öğrenciniz var?
Üzgünüm
ama bu sorunun yanıtını kaçamak yanıtla geçiştirmeyen, “faturayı” sisteme, bir
üst makama kesmeyen eğitimcilere ihtiyacımız var. Haklı olduğunuz ve
gerçeğiniz, bunu değiştiremeyeceğiniz anlamını taşımaz.
Her
geçen yıl, öğretmenliğin ne demek olduğunu ve olmadığını; kutsiyetinin yanında
ne kadar büyük bir vebal yüklediğini anlıyor ve bu sorumluluğu düşünüyorum.
Öğrencilere
ilham olan ve yüreklerine dokunabilen eğitim yöneticileri ve öğretmenlerin
çoğalması dileğiyle…
Lucky Club Casino Sites: Legal & Secure - LuckyClub
YanıtlaSilLucky Club is a European online casino where you can win real money on your first deposit. This means you'll luckyclub get a huge welcome bonus just for playing online slots.