Birinin
küçümsediği için önceliklerinde yer vermediği
bir şeyi diğerinin hayal bile edemediği
yere dünya denir.
Tüm
canlılar için durum aynıdır. Aç bir hayvanın yiyeceğe saldırırken bir diğerinin
aynı yiyeceğe dönüp bakmaması öncelikleri ile ilgilidir.
Öncelikler
de ihtiyaç zamanlarına göre belirlenir. Yukarıdaki örneğe bakacak olursak,
hayvanın tok olması yiyeceğe ihtiyacı olmadığını göstermez.
Oysa
insanoğlu önceliklerini çok daha karmaşık hâle getirir. Ne süsü ne de gösterişi
biter. Biri pırlanta yüzüğü parmağında hayal ederken, bir diğeri berbat maden
koşullarında o taşı bularak çocuklarının karnını bir gece daha doyurabilmeyi
düşler.
Diğer
canlıların önceliklerini belirli mantıksal temellere oturtmak mümkün olsa da
insanların önceliklerini anlamlandırmak zor! Zenginleştikçe öncelikleri değişen
insanın maalesef hak hukuk anlayışını da gücü ve serveti belirliyor.
İşte
eğitim, bu anlamda çok büyük önem taşır. Çocuklara her şeyin “daha fazlasını”
elde etmenin ne tür bedelleri olduğunu, küçük yaşlarda öğretmelidir. Sahip
olmanın aynı zamanda ne tür fedakârlıklar içerdiği ve sorumluluk yüklediği de
anlatılmalıdır.
19
yaşına kadar süren okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında sadece
ders başarısı hedeflemenin, aslında yaşamın en doğal ve basit alanlarında yer
bulmadığını çocuklar bilmedir. Bir meyve ağacının bölümlerini ve çiçeğinin
biyolojik yapısını öğretmekten çok tohumdan fidana, fidandan ağaca, meyveye ve
tekrar tohuma uzanan süreci yaşamasını sağlamak önceliklerimizden olmalıdır.
Marketten poşete konularak alınan ürünlerin oraya nasıl geldiğini bilmeyen
bireyler yetiştirildiği müddetçe çöpe atılan emekleri, servetleri kimse fark
edemez.
Ateş,
hava, su ve toprakla (dört element) yaşam bulan dünyayı fen bilimleri
derslerinde anlatırız. Ancak en temel ısı kaynağı güneşten nasıl
yararlanacağımızı ve neden yararlanmamız gerektiğini öncelikle öğretmeyiz.
Hava
ile ilgili bir sürü bilimsel ve coğrafi terim öğretiriz fakat onu nasıl temiz
tutacağımız ve neden temiz tutmamız gerektiği önceliklerimizde yer almaz.
Suyun
gücü, kaynak çeşitleri, tarım ve barajlar gibi başlıklar altında yıllar boyu suyu
anlatır, üstelik bir de kaldırma kuvveti olduğundan söz ederiz; ancak olmazsa
ne olacağı ya da ne olmayacağından sadece beylik laflarla veya afişlerle
sesleniriz.
Yüzölçümümüzü
sınavlarda sorar ama bilinçsizliğimiz nedeniyle her yıl Kıbrıs büyüklüğünde
toprağımızı erozyonla kaybettiğimizi arka planda bırakırız.
Önceliğimiz
hep kuru bilgiyi vermek ve kenara çekilerek çocukların ilgi duymalarını, bilinç
kazanmalarını beklemekten ibaret gibi… Bugün görmezden gelinen ya da geride
bırakılan önceliklerimiz gelecekte yaşamsal anlamda önceliğimiz olacak!
Doğa/varlık
felsefecilerinin temel sorunsalının dış dünyadaki varlıkların kendisinden doğan
ilk maddeyi bulmak olduğunu düşünecek olursak MÖ 7. yüzyılda ortaya atılan
fikirlerin bugün ve yarın için ne kadar değerli olduğunu görebiliriz.
Eklenen
dört elementle birlikte kimyasal element sayısı 118 olsa da MÖ 7. yüzyılda
yaşam kaynağı olan dört elemente bile sahip çıkamaz olmuşuz.
İronik
bir durum ama buldukça “kaybediyoruz”!
Okullarda
yaşam kaynaklarımız olan dört element, sadece fen veya coğrafya projelerinde
hapis kaldığı müddetçe ve önceliğimiz bu tür projeleri gerçekleştirebilecek
dört beş çocuğu seçmek olursa, geleceğimize sahip çıkacak bilim insanı sayısı
da dört beşle sınırlı kalmaya mahkûmdur.
Siz
çocuklara öncelikle, kendi düzeneklerini kurdurarak tüketecekleri elektriklerini
ürettirmezseniz, ne temiz enerji kaynakları bilinci oluşturabilirsiniz ne de
fizik ortalamalarını yükseltebilirsiniz.
Önceliklerinizde
endoplazmik retikulumu öğretmek olur, bir böceğin, kemirgenin ve kuşun ekosistem
içerisindeki döngüsünü yaşatmanın önemi olmazsa, çocukların endemik türler
hakkında bilinç oluşturmasını bekleyemezsiniz.
Tüm
bu teknolojik karmaşa ve baş döndürücü sözde
gelişmenin faturasının kabarmaması için önceliklerin doğru saptanması şart.
İşte bu nedenle okullarda kuru kuruya öğretim yerine yaşamla örtüşecek şekilde
öğretim yapılmalıdır.
Önceliklerimiz,
akıl, bilimsel düşünce yapısına sahip olma, estetik kaygı, değer bilme, üretme,
koruma, saygı, sevgi ve empati olmalı, hayatı karmaşık hâle getirmeden, minimal
düzeylerde mutluluğu yakalama yolları keşfedilmelidir.
Bir
başkasının mutsuzluğundan mutluluk, başarısızlığından başarı, zararından kâr elde
etmek öncelik olmamalıdır.
Unutmayalım
ki yaşamak, sadece bir nefesten ibarettir.
Temiz
hava, temiz su, temiz yiyecek, temiz enerji ve temiz vicdan öncelikle
gereklidir!
Çocuklarımıza
ne öğreteceğimize karar vermeden önce, bizler önceliklerimize tekrar
bakmalıyız.
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder