Köy enstitüleri köylünün
gelişmesine olanak tanımıştı. Topyekûn bir aydınlanma başlamış, gelişim gözle
görülür şekilde artmıştı, kapatıldı!
Anadolu liseleri yabancı dille
öğretim yapan, maddi gücü yetersiz ancak okumaya istekli insanların
çocuklarının gidebildiği, bir anlamda şans
bulduğu okullardı. Önce bu okullardaki yabancı dille öğretime son verildi,
sonra kadroları dağıtılarak, düz liseler hâline dönüştürülmüş oldu, bir nevi kapatıldı!
Öğretmen liselerinden mezun
olanlar öğretmenlik tercih etmiyorlar dendi, neden öğretmenlik tercih edilmiyor kısmına bakılmaksızın ve önemsenmeden,
kapatıldı!
Düz lise, Anadolu lisesi
mezunları neredeyse hiç iş bulamadı. Meslek
lisesinden mezun olanlar için de yeterli istihdam yaratılamadı, herkes
üniversite kapısına yığıldı. Nitelikli iş bulabilmek için üniversite mezunu
olmak şart olmuştu ve oraya da girmek her geçen gün zorlaşınca ek çalışma yapma
gereği hissedildi ve dershaneler açıldı. Sayıları 4000’i aştı ve binlerce
öğretmen istihdam edildi ama kapatıldı. Sonra
mahkeme kararı ile açıldı! Açıldı mı,
açılmadı mı tam belli olmasa da işler yine karıştı…
Bu kadar plansız ve sınama
yanılma yoluyla oluşturulan bir sistem içerisinde eğitim fakültelerinin büyük
bir bölümünün kapatılması bile gündeme geldi.
PISA sınav sonuçlarına gıpta
edildi; ancak Finlandiya’nın öğretmen yetiştirme politikalarına, eğitime
ayrılan bütçesine bakan olmadı.
“Efendiler, hanımefendiler,
ülkenin kalkınması için eğitime ayrılan bütçenin arttırılması şarttır. Bunun
için her türlü lüksten uzaklaşarak,
kemerleri de, dişlerimizi de sıkmamız gerekir. Öğretmenler en iyi olanaklara
sahip olarak yetiştirilmelidir ki, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımız,
çağdaş anlamda yetişebilsin. Hatta eğitimin ve öğretimin sürdürülebilir olması
için anne ve baba eğitimleri için de yeterince kaynak ayırılması ve öğretmen
istihdamına ihtiyacımız olacaktır. Gençlerimiz öğretmen olmak için yarışacak,
öğretmen lisesi mezunları başka meslek düşünmeyecektir. Öğretmen fakültelerinin
kontenjanları da ihtiyaca göre zaman içerisinde gerçekçi rakamlara çekilerek bir
kültür yitirilmeyecektir.
Böylece yıllarca öğretmen
olmak için çaba göstermiş istekli insanların, kendini değersiz hissetmesinin de
önüne geçilecek, böylesine yüksek kutsiyeti olan bir mesleğe, hak ettiği itibar geri verilmiş olacaktır.”
Eğitimdeki düzenlemelerin
sonuçlarını çoğunlukla bir nesil sonra görürsünüz ancak bunu yapanları ortalarda göremezsiniz. O zaman bu tür
değişiklikleri isteyenlerin projelerinin modellenmesi, pilot uygulamalar
yapılması, hatta bu değişikliği isteyen kişiler için görevlerinden ayrılmış
olsalar da sonuçların bağlayıcılığı ya da yaptırımları olması gerekir.
Bir insanın veya kurumun yaptıkları,
yapacaklarının da referansıdır. Bu anlamda referanslara iyi bakmak gerekir. Kaç
tane kapattığı veya yok ettiği değil hayata kaç tane “kazandırdığı” önemlidir.
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder