“Geceleyin
yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden
sonra her kim kral olur ve Hattuşaş'ı yeniden iskân ederse fırtına
tanrısının laneti üzerine olsun."
Şu insanoğlu her zaman aynı… Benden sonrası tufan!
Hattilerin Anadolu Yarımadası’nda kurduğu bugünkü Çorum Boğazköy’de bulunan Hattuşaş. Hititler veya Etiler…
Anadolu’da
yaşamış büyük bir uygarlık Hititler. Öyle böyle değil… Hani şu Anadolu
medeniyetleri denince akla gelen, meşhur güneş kursunun sahipleri.
Tarihe geçmiş olaylardan biri olan Kadeş Savaşı
ve Barış Antlaşması’nın tarafı olan Hititler. Zamanında Mısır’ın ünlü
“O”su Firavun II. Ramses’in dize getirildiği savaşın antlaşması hani…
Bu
toprakların yerlisi mi yoksa yabancısı mı oldukları henüz açıklığa
kavuşturulmamış olsa da “O”nun kudreti buralarda da derin izler
bırakmış. Tarih derslerinde beynimize nakşedilmiş Alacahöyük’te
gerçekleştirilen kazılarda, Hititlerin yaşadığı dönemlere ışık tutan
birçok şey bulunmuştur. Zengin insanların mezarlarından elde edilen
değerli eşyalardan, Hititlerde de varlıklı olmanın ayrıcalığı ve bunun
ölümsüzlüğe taşınma isteğini görüyoruz.
MÖ
2000’li yıllarda dünya mallarını öbür tarafa götürme yanılgısı neyse de
4000 yıl sonra bile devam eden ve ölene kadar mal mülk edinme telaşını
neye yormalı acaba?..
Eski
Krallık, Orta Krallık ve İmparatorluk Dönemi olarak üçe ayrılan Hitit
tarihinde I. Şippiluliuma, imparatorluk döneminin ilk kralı yani
“O”sudur. Kayıtlara önem veriyor olmalı ki onun dönemine ait çok sayıda
yazılı eser bulunmuştur.
Eser, lafın gelişi… “O”nun hakkında kayalara kazınmış, şatafatlı ve elbette abartılı övgü dolu “başarı” öyküleri...
“O”nun ilk başarısı, onu destekleyen yalakaların desteğiyle kardeşi Tuthaliya’yı öldürtmesi olsa gerek.
Kardeşini
öldüren bir zihin yapısı, ne olursa olsun hastalıklı, bunu destekleyen
insanların adalet beklemesi de büyük bir saflıktır.
Yaşanan
dönemde krallığın üst yönetim kademelerinde bulunanların böylesine bir
saflık içerisinde olacakları elbette düşünülemez. Peki, kardeşinin ölüm
emrini veren bir insanın neden yanında durulur?
İnsanoğlu
verdiği kararın doğruluğunu kendine kanıtlamak için her zaman haklı
sebepler bulmuştur. “O”nun içerisindeki virüsten elbette bu insanlarda
da bulunduğu şüphesizdir.
Hastalıklı
da olsa güç, güçtür. Cezbedicidir! Ona sahip olmak ya da sahip olanın
yakınında bulunmak, gücü hissetmek ve mümkünse nimetlerinden yararlanmak
insanoğlu için her zaman bir zafiyet yaratmıştır.
Ayrıca “O” ve “O”nun gibiler için güç, aile içinde kalmalıdır. “O”nun hükmedişi tükenince, kanlı ya da kansız görev devredilir.
Günümüzde
“sözde demokratik” toplumlar ve siyasi parti yönetimlerinde de benzer
durumların yaşandığına şahitlik ediyoruz. Babadan oğula geçen ve hak
görülen başkanlıklar ve ülke yönetimleri ile biat her yerde!
Arabaların “beygir” gücü dışında, 4000 yılda ne değişti?
Belki arabaları çekmiyor olabilirler ama günümüzde “beygirler” çok daha aktif kullanılıyor.
Yine “O”nun zaferi!
…
Devam edecek
Ömer ORHAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder