Profesyonel
iş hayatı, büyüme hedefleri, kârlılık, “satış”,
birbirinin yüzüne bakmayan insanlar. Toplantılar, görüşmeler, grafikler,
mukayese tabloları ve sadece birer sayıya dönüşmüş çalışanlar. Kumandalar,
maşalar, maskelerle dolu yönetim şekilleri.
“Bindik bir alâmete gidiyoruz kıyamete.”
Kıyametten önce son çıkış;
“kurumsallık”.
Kurumsal: Değişik birim ve fonksiyonlarıyla bir kurumun
niteliklerine tam anlamıyla sahip olan.
Kurumsal
olmak… Kulağa hoş geliyor olmalı ve çok etkileyici!
Peki,
kurumsal olunur mu, doğulur mu?
Öyle
ezbere değil elbette, ne yapılırsa
belirli disiplinler ve önceden sorgulanmış ve çalışılmış proseslere göre
hareket edilir. Yani güven verici olunmalıdır. Kişisel değerlendirmelerden
uzak, yılların deneyimlerinden özümsenmiş prosedürler oluşturulur. Sistem kurulur.
Sistem
kurmanın basit bir iş olmadığını herkes bilir.
Yükümlülükler
çıkartılır, kurumu bilen ve deneyimli kadrolardan destek alınarak gruplar oluşturulur,
referanslar saptanır, hedefler belirlenir, prosedürler, yönergeler, talimatlar
yazılır ve bunlar ilgililerle paylaşılarak kontrol edilir, organizasyon şeması
çizilir, iş ve görev tanımları yapılır. Dokümantasyona herkesin ulaşması
sağlanır ve sistem çeşitli yöntemlerle denetlenir. Düzeltici ve önleyici
faaliyetler gerçekleştirilir. Süreçler sürekli gözden geçirilir ve
güncellemeler yapılır.
Kişilerin
görüşleri vardır ama kişiler yoktur.
Sistem vardır. Öyle keyfekeder
yaklaşımlar olmaz. Kurumsal yapıyı oluşturmuş yerler de bilinir ki, detaylar
düşünülmüş ve karşılıklı çıkarlar sağlanarak güvence altına alınmıştır.
-mıştır! -mış mıdır?
Sistem
kurmak zor ama bozmak basittir. Yetersiz ama yetkili biri, göz açıp kapayana kadar ne sistem bırakır ne de
kurumsal yapı. Özellikle yönetim sınıfında karar vericilerin çok dikkatli
olması gerekir. Ortak akıl yaratamayan, egosuna yenik düşen ve öncelikle var
olan sistemleri çökerterek başlamak
isteyene dikkat etmek gerekir. Ayrıca mevcut sistem değiştirilmeden önce
getirilen alternatif ciddi anlamda sorgulanmalıdır.
Sistem
ayakkabıya benzer. Hazır olmayan
kurumlar için ya büyük gelir ayaktan çıkar
ya da küçük gelir ayağı sıkar! Ama
itiraf etmek gerekir ki şatafatlı bir yakıştırmadır! KURUMSALLIK!
Her
şeyin başı samimiyet… Kurumsal olsun ama sonunda dediğim olsun denilmemeli ki bu
da bir kültür ve eğitim meselesidir. Yönetimler, kurumsallığa gıpta ederek, bildiğini okumamalıdır. Hazır olmadan dışarıdan ithal edilerek
kurumsal bir yapı oluşturmaya çalışmak, zaman, emek ve para kaybından başka bir
şey değildir.
Sistem
kurulması zor, sürdürülebilir olması ve geliştirilebilir olması daha da zordur.
Özellikle yönetim kademesinin sisteme
sahip çıkması, bilerek ya da bilmeyerek sistemi, kurumsal yapıyı sabote
etmemesi gerekir.
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder