Günümüzde
çoğu insan yurt dışına yerleşmeyi maalesef kurtuluş olarak görüyor. Oysa ülke
yokluk, yoksulluk içindeyken ve elinde yurt dışına çıkabilme olanağı varken
birçok bilim insanı yurdunda kalmış ve mücadele etmeyi tercih etmişti.
Herkes
yıllarca kapalı kalmaktan, cehaletten ve karanlıktan öylesine korkmuştu ki
birçok bilim insanı da ülkeyi aydınlatma
telaşına düştü.
Cumhuriyet
kurulduktan sonra yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalıydı!
Kullandı
da…
Çaresizlik
çok kötüydü ve tam bağımsız
olabilmek için kimseye el açılmayacaktı.
Açılmadı!
Eğitim
seferberliği ile yüzde 8 olan okuma yazma oranı, birçok devrimin desteği ve
inançla zaman içerisinde kendini aştı. Hatta okuma ve yazma becerisinin ötesine
de geçildi. Köy enstitüleri, ilkokullar, ortaokullar, liseler ve üniversiteler
açıldı. Öğrenen öğretti ve ulus aydınlanmaya başladı. Yokluk ve yoksulluktan
ortak bir ideal yaratılmıştı. Ülkenin en ücra köşelerine gitmeyi göze alan
binlerce genç, öğretmen oldu.
Bu
duygular, sağcısından solcusuna hemen hemen herkes tarafından kabul görür ve
toplumsal bir uzlaşı olarak değerlendirilirdi. Cumhuriyet’in ateşinin hâlen
görüldüğü, bağımsız olma, aydınlanma ve gelişim için öz kaynaklarının
kullanılmasına özen gösterilen, değerlerin içe döndürüldüğü yıllardı.
–dı…
Zaman
ne kadar çabuk geçti.
Ateş
mateş kalmadığı gibi öz kaynak yerini süslü püslü ekonomik lafa ve bolca yabancı mala bıraktı.
Okuma
yazma öğrenildi ama hepsi o kadar, ne okuyan var ne yazan ne de yazana saygı duyan.
Ülkemizde
yurt dışı öğrenime oldum olası pek sıcak bakılmadı ama paranın sıcaklığına
sahip olanlar için her zaman yurt dışı bir alternatif oldu ama para herkeste
olmadığından bu da çok düşük oranlarda kaldı.
Parasızlar
ise dışarı çıkmanın burslu yollarını aradı ancak bunu daha çok yüksek lisans ve
doktora için düşündü. Gidenler de oldu ama ülkesine dönenlerin sayısı bugünlere
kıyasla o günlerde daha çoktu.
Bundan
10 yıl öncesine kadar yurt dışına çıkan akademisyenler ve öğrenciler için
“beyin göçü” diye bir deyim kullanılırdı. Önemsenen beyin miydi, yoksa göç
müydü tam olarak hiçbir zaman anlaşılamasa da çoğunlukla gidenler tam mutlu
olamadı.
Şimdilerde
öğretmen liseleri kapatıldı, Anadolu liselerinde Türkçe öğretime geçildi,
kadroları dağıtıldı, birçok Anadolu lisesi meslek lisesine dönüştürüldü.
Okullarda okul kültürü diye bir şey kalmadı.
Adı
yıllar içerisinde değişmiş olsa da millet, OKS, SBS, TEOG sınavlarına iyi kötü hazırlanmayı
öğrenmişti. Bir şekilde çocuklarını Anadolu lisesi ya da birkaç özel okula
göndererek onlara bir gelecek yaratabileceklerini düşünüyor, iyi bir liseyi iyi
üniversitenin anahtarı gibi görüyordu.
“İyi
okullara” girmek için hazırlık şarttı. Bunun için de dershane…
Önce
kapatıldı, sonra isteyen dershanelere okul olma “şansı” verildi.
Sonra
birkaç düzenleme ile yeniden “dershanelerin” yolu açıldı.
Halk
bu arada çocuklarını bir o yana bir bu yana taşımaktan helak oldu.
Hatırı
sayılır liselerin mezuniyet törenlerinde öğrencilerin yönetimlerine verdikleri
tepkiler sosyal medyada paylaşıldı. Böylece halkın gözü liselere çevrildi ve
sorgulama başladı.
Güven
azaldı.
2016-2017
Eğitim-Öğretim Yılı’nda parası olan da olmayan da özel liselere yöneldi.
Kafalar iyice karıştı.
15 Temmuz
darbe girişimi, gözleri bir kez daha eğitim öğretime çevirdi. Yıllardan beri
eğitimde yaşanan çirkinlikler, haksızlıklar bir bir gözler önüne serilmeye
başlandı.
Merkezî
sistemlerce yapılan hemen hemen her tür sınavda yaşanan usulsüzlükler, emek
hırsızlıkları ortaya çıktıkça ve itiraflarla onaylandıkça, insanların azalan
güveni de bitti…
Çeşitli
nedenlerle ülkemizde olan yabancıların ülkelerine geri dönmeye başladıkları
haberleri yayıldı. Ülkede yaşanan olaylar ve gelişmeler halkı da iyice tedirgin
etti. Şimdilerde yurt dışına yönelim olduğu söylentileri dolaşmaya
başladı.
Büyük
bir kesimin dilinde “buralardan gitmek” var. Özellikle yükseköğretim için
çocuklarını yurt dışına gönderme olasılığı çok daha ciddi değerlendiriliyor.
Bunun ne oranda gerçekleşeceği önümüzdeki yıllarda belli olacak.
Koskoca
ABD Başkanı Trump, dünyanın farklı ülkelerinde yatırım yapan ABD’li şirketlere
doları ülkeye getirme çağrısı yaptı. Bu bile doların hızla yükselmesine neden
oldu. En büyük beyin göçü alan ve bu beyinlerle gerçek anlamda inovasyon yapan
ABD, görünen o ki önümüzdeki yıllarda çok daha agresif stratejiler hayata geçirecek.
Sıkıntılı
eğitim sistemimizde güçlükle eğittiğimiz ve yurt dışına kaçırdığımız beyinlere
her zamankinden çok ihtiyacımız var.
İthal
eden değil, “beyin hariç” ihraç eden bir ülke olabilmek için öncelikle okul
kültürlerine sahip çıkılmalı, bilimsel temelli öğretim ve farklı düşüncelere
saygı duyan bir düşünce kültürü oluşturulmalıdır.
Üretmek,
toplumsal uzlaşının sağlandığı ortak bir zeminde temel amaç olarak benimsenmeli
ki göçler önlenebilsin.
Bu
ülkeyi yeniden yaratırken kendini feda etmiş insanlara verilmiş bir sözümüz var.
Unutmayalım…
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder