Evraka!
Sıkı
tutunun çağ atlayacağız.
Eğitim
sistemimizde bir konu bitmeden diğeri başlıyor. Yeni hedef, herkesin “kod yazmayı” öğrenmesi…
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı resmî Twitter hesabından yapılan açıklamaya göre
okullara kodlama ve yazılım dersi geliyor. Açıklamanın Millî Eğitim Bakanlığından
değil de farklı bir bakanlıktan gelmesi biraz tuhaf olsa da olsun, önemli olan
gerçekleşmesi. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.”
Twitter'da
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık'ın ismiyle yapılan paylaşımda,
“Millî Eğitim Bakanlığımızla yapacağımız çalışma ile kodlama dersini ortaokul ve
liselerde müfredata alacağız.” denildi.
Uygulama
tahmin edileceği gibi elbette bir ilk değil. Dünyada örnekleri var. Avustralya
ve Amerika Birleşik Devletleri bu anlamda öncüler. Başka? Belki de başka
ülkelerde de benzer uygulamalar mevcuttur ama dozunda!
Umarım
bizde doz aşımı olmaz.
Bill
Gates, Steve Jobs, Mark Zuckerberg şu
bilgisayar işinden parayı
“bulduğuna” göre biz de çocuklara bununla ilgili ne varsa öğretelim.
Aman
efendim ne varsa öğretmeyelim. Bakınız müfredatlarımıza doldu taştılar… Ne
varsa öğretmeye kalkıştığımız için şimdilerde “ayıklayamıyoruz pirincin taşını”.
Önemli
olan, öğrencilere çeşitlilik sunabilmek ve ilgilerini çekerek becerilerini
geliştirirken, bir yandan da yeteneklerini keşfetmelerine olanak tanımak değil
midir?
Kod
yazılımı gündeme geldiğinde, bilgisayarla ilk tanıştığım 1989 yılını anımsadım.
DOS işletim sistemi ile başladığım serüven, birkaç yıl sonra Windows işletim
sistemiyle tanışmamla devam etti. Renkli ekranın cazibesi, fare ile oku hareket ettirebilme becerisi ve arkasından grafik
programları kullanma isteğim ve ilk bilgisayarım.
Hiç
unutmuyorum, 1550 USD harcayarak toplattığım MMX 200 bilgisayar -PC (personel
computer)- ve 14 inç ekranım ile hayatım yeni bir döneme girmişti. O
bilgisayarda photoshop, corel draw, freehand, flash başta olmak üzere birçok
programı kullanmayı öğrenmiştim. Bunun için kitaplar almış, örnekler üzerinden
deneme yanılma yoluyla kendimi geliştirmiştim. Bu arada bilgisayarın işlem
yapması için de dakikalarca hatta saatlerce beklediğim olmuştu. Yani RAM hak götüre… Ya sabır çeke çeke işlem
yapardık.
İşte
o dönemlerde web siteleri yeni yeni kurulmaya başlamış, ülkemiz İnternetle de
henüz tanışmıştı. Durur muyum, hemen bir domain (alan adı) almış ve ilk web
sitemi de ‘frontpage’de tasarlayarak yayınlamıştım. Sonra ‘flash’ı keşfetme ve
hareketli menü ve “intro”larla süslenmiş yeni web sitesi dizaynı… Bu arada
elbette html dili ve flash nedeniyle kod kullanımına da bulaşmıştım.
Kısaca
eğer bir şeyler öğrenebildiysem, buna merakım ve üretme isteğimle ulaştım. “Bu
konuda” okulda hiçbir şey öğrenmedim.
“Kod”
konusuna dönersek, hiç şüphe yok ki niyet, son derece iyi; ancak yine bir
yanlış daha yapılmaması gerekir. Yanlış? Topyekûn herkese kod öğretme telaşı
olacaktır. Oysa ders çeşitliliğini arttırmak, bu derslerin yaşamla örtüşecek
dersler olmasını sağlamak, öğrencilerin de meraklarına göre istedikleri
dersleri seçmelerine olanak tanımak doğru yoldur.
Herkese,
her şeyi öğretmeye çalışmak değil ama sanırım öncelikle çocukların bir yabancı
dili öğrenmelerini sağlamak daha uygundur çünkü kod yazmak için özellikle
İngilizce veya bir yabancı dili bilmeleri, gelişimleri açısından önem taşıyor.
Bu
arada meraklısına, İnternette çocuklar için eğlenceli siteler de mevcut, böylece
basit komutlarla kod yazmayı öğrenmeleri mümkün. Denemek isteyenler için bir
adres: https://code.org/
Bizdeki
durum maalesef genelde ya hep ya hiç oluyor. Oluyor da sonu hiç iyi olmuyor!
“Kodumuzda”
mı bir bozukluk var acaba?
Neyse
korkacak bir şey yok. Nasıl olsa gelecek nesiller “kod”umuzu düzeltecektir.
Çocukların
ilk ödevi de eğitim sisteminin 5+3+3, 4+4+4 ve 5+3+4 olarak belirli aralıklarla
değişimini sağlayacak bir kod yazmaları olabilir. Bizi de bu değiştirme
telaşından kurtarırlar. Ne dersiniz?
<html>
<body>
Ömer Orhan
</body>
</html>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder