Son
yıllarda eğitimde herkeste bir telaş… Yenilikleri keşfetme peşinde koşan
koşana… Bu kovalama sonunda ne yakalayacağını biliyor olsalar neyse de o da
yok.
·
Evreka!
·
Bir şey buldum. Daha
önce hiç düşünülmemiş… Çok yeni çok!
Eğitimde
modern anlayış, teknolojik yatırımlar, her şeyin akıllısı, hızlısı, uçuğu,
kaçığı derken okullardan uzaklaşılmaya
başlandı.
Öğrenci
ve öğretmenlerde okula gelme isteğine yakından bakalım, her şey yolunda mıymış?
2015
yılında çocuğunu 5 yaş okul öncesi yaş grubuna kayıt ettirenler için 2 sene
anaokulu, 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl lise derken 14 yıl. E üniversite
olmadan olmaz, 18 yıl. Bugünkü adıyla yüksek lisansla 20 yıl. Eksik kalmasın,
doktorayla birlikte oldu mu sana 22 yıl!
Eğitiminin
büyük bölümünü “kısmen” tamamlayan çocuğunuz, artık genç bir insan olmuş ve hayata atılmaya ya da “hayattan atılmaya” hazırdır.
Okullarda
öğrendiklerini yaşamla örtüştüreceği
günler gelmiştir artık.
Bu
arada dünya da yerinde durmamış, yıl 2037 olmuştur. Karbon yakıt kullanımı ve
neden olduğu küresel ısınma
nedeniyle dünya 1 derece daha ısınmış, iklimler değişmiştir. Eriyen buzullar
nedeniyle kalan hayvanlar da iyice kutup noktasına sıkışmış, daha “kolay
avlanır” hâle gelmiştir.
Dünyanın
manyetik merkezi kaymış, dengesi değişmiş, çöken elektronik sistemler için
herkes yeni yollar aramaya başlamıştır. Bu nedenle bazı hayvanlar da göç edemez
olmuş, ırklar azalmış ve ekosistem çökmüştür.
Şu an
için ekonomik anlamda en güçlü ülkeler bile uyutarak besledikleri halklarını doyuramaz noktaya gelmiştir. İç
karışıklıklar ve enerji sorunlarının yanında dünya nüfusundaki artışa bağlı
beslenme kaynakları azalmıştır.
Bugün
için daha bilinçli ve dengeli sistemler kuran ülkeler; küresel ısınma, kaynakların
azalması, yaşam ortamlarının daralması ve savaşlar nedeniyle göç eden mülteci akınlarıyla baş edemez durumları
yaşamaya başlamıştır.
Teknolojinin
gelişimi ile yürütülen veya kontrol edilemeyen politikalar nedeniyle insanoğlu iyice
yalnızlaşmış ve egoizmin pençesine düşenlerle daha uygar davrananlar arasındaki
uçurum iyice artmıştır.
Öğrenme
ve bilgiye erişim artık çok daha kolay hâle gelirken bilgiyi bir şeylere
dönüştürme daha önemli olmuştur. Uygar ülkeler eğitim sistemlerini sahip
oldukları kaynaklara, onları değerlendirme ve koruma üzerine kurgulayarak
endemik eğitim sistemleri inşa ederken, geri
kalmış ülkeler kopyaladıkları ve karmaşık hâle getirdikleri eğitim
sistemleri ile kapıldıkları girdapla uğraşmaya devam etmektedir.
Doğayla
barışık yaşama, enerji ve kaynakların efektif kullanımı ile ilgili
mühendislikler ve meslekler gelişirken, dünyanın bu dönüşümüne uyum
sağlayamayan meslek grupları ve işsizler ordusu her geçen gün artmıştır.
Dünyanın
siyasi haritası değişmiş, kendisine çizilmiş sınırlara bağlı kalmayarak yaşamını sürdürmeye çalışan insan sayısı
çoğalmıştır.
Bu
öngörü sizler için kötü bir kehanet
veya kıyamet senaryosu olabilir. Ne
var ki bizlere gelecekle ilgili sürekli güzel hikâyeler anlatanların söylemedikleri olabileceklere bakmak da
gerekir diye düşündüm.
1954
yılında kapattığımız köy enstitüleri modeli gibi çevresel koşullara göre
düzenlenmiş, yaratıcılığa ve bilginin üretime
dönüştürülmesine olanak verecek eğitim modellerini konuşacağımız günleri
görmeye çalıştım.
Kızmayınız
lütfen! Henüz ortadan kalkmamışken avukatlık yaptım.
Özellikle
k12 düzeyindeki okullarda; yaşamdan uzak müfredatlar, yaratıcılığın
köreltilmesi ile yaşamla örtüştürülemeyen aşırı teorik ve kuru bilgiler
nedeniyle öğrencilerle sistemlerin arasındaki makas açılacaktır.
Toplumun
ihtiyaçlarını görerek buna göre sistemler kurabilecek, estetik kaygıları olan,
duygusal zekâsı gelişmiş yaratıcı insanlara olan ihtiyaç her geçen gün
artacaktır.
Eğer
hâl böyle olacaksa ben de buldum!
Gelin,
denemek için bir süre sınavları kaldıralım
ve bence boyumuzun ölçüsünü alalım. Devamsızlık hakkını da lise son sınıflar
için sınırsız, 11. sınıflar için 80 gün ve bir alt sınıftan başlayarak aşağıya
doğru 20’şer gün azaltarak değiştirelim. Bakalım okula gelen öğrenci sayısı ne
olacak?
Okullar;
sınavlara hazırlayan mekânlar
olmaktan çıkarak, genç insanların meraklarını
tetikleyecek ve yaşam bölgesi şartlarını da göz önüne alacak daha esnek programlara sahip olmalıdır.
Ülkenin
en batısı ile en doğusunda yaşayan, farklı kültürler ve kaynaklara sahip olan
insanlar için farklılaştırılmış, aynı zamanda sahip olunan kaynakları
değerlendirerek üretime katkı sağlayacak modeller geliştirilmelidir. Ülkenin
tümünü kapsayacak değerler ve evrensel ortak müfredatlar olabileceği gibi
bölgesel artı kaynakları/değerleri
koruyacak programlar da hazırlanmalıdır.
İlkokul
birinci sınıfa başlayan küçük okullunun babasına sordum: Nasıl gidiyor okul
günleri?
Yanıt:
Bir an önce okumak için çalışıyor.
Çok
güzel, kutlarım. Umarım böyle devam eder.
Umarım
ancak; bir süredir cep telefonu istiyor diye okuma yazma bilmen lazım demiştik.
Sadece bunun için çalışıyor gibi…
Küçük
okulluya eğer telefon alınırsa sonrasında okula bağlamak zor. Bakınız işte, okullar
tek başlarına motivasyon kaynağı
olmaktan çoktan çıkmış görünüyor.
Bu
konuda eğitimciler doğru ile eğriyi ayrıştırırken, ebeveynler de daha mantıklı
ve kabul edilebilir motivasyon unsurları bulmalıdır.
Bu
devirde eğitimcilik de zor, ebeveynlik de…
Ömer
Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder