Son yıllarda sıkça
kullanmaya başladığımız bir sözcük “algı”. Çok işe yarıyor olmalı ki bir de
“algı yönetimi” diye bir “şeyimiz”
oldu!
Ne demekmiş bu algı diye sözlüğe
bakınca şunu görüyorsunuz: Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin
bilincine varma, idrak.
Bir
şey…
Hangi şey? Var olan mı, yoksa görülmesi istenen mi?
Yönelterek,
müdahale ederek, görmeyene var olanı değil de görülmesi isteneni göstererek mi?
Oysa hayatın akışı içinde
yaşanan olaylar yeterince açıktır; ancak yarım bardak suyun nasıl algılandığı
da kişiden kişiye göre değişir. Buraya kadar yanlış bir şey yok. İster pozitif
düşünce, isterse de bardağı dolu tarafından görmek deyin. Eğer siz bardağın
dolu tarafını göstererek olumlu bir algı yaratıyorsanız bu, anlayışla
karşılanacak bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Yok, hiç olmayan bir şeyi
varmış gibi göstermeye çalışıyorsanız, işte buna yakından bakmak lazım.
Günümüzde her yanımız
bardağın dolu tarafını gösteren, olmayan bir şeyi varmış algısı yaratan ve
bundan kazanç sağlayanlarla doludur. Reklamlar bunun için var ve her geçen gün
de daha etkilisi bulunmaya çalışılmaktadır. Bunu belirli sınırlarda yapan,
dürüst ve ahlaki kurallara dikkat edenleri hariç bırakıyorum ama ya çeşmeden
bal akıtanlar, sanki bir kutu hapla vücutların gelişeceğini iddia edenler, maketler
ve kurgulanmış filmlerle cennetten bir köşe pazarlayan müteahhitler, satılan
ürünle mutfağın bütün işlerinin görüleceği algısı yaratanlara ne demeli?
Eğitim “sektöründe” de durum
pek farklı değil. “Dershane okullar-temel liseler”, etüt merkezleri, kurslar,
kamplar, yaz okulları, yurt dışı eğitim, özel öğretmenler, koçlar, yayın
evleri, kitapçılar, kırtasiyeciler ve daha nelerini kapsayan büyük bir sektör.
Yabancı dili 3-5 kurda
öğreteceğini iddia edenlerden hem okul hem de dershane işlevi göreceğini
söyleyenlere, ana dilini bile öğrenmemiş çocuklara birkaç yabancı dil
öğreteceğini anlatanlara kadar ne ararsanız var.
Ne
söylediğiniz önemli değil, nasıl söylediğiniz önemlidir. Alın
size algı yönetimi için bir dayanak!
Dayanılacak gibi değil… Akıllı
adam işi hiç değil…
Ne var ki millet bayılıyor
bu “işlere”. Valla ağzı açık
dinliyor. E millet ağzını açtıkça da fırsatçılar hormonlu ne varsa veriyor tabii.
Günümüzde, bireysel anlamda
yapılan işin başarısından çok, yaratılan algı öne çıkmaktadır. Ağzıyla kuş
tutana değil de, şimşek hızıyla zıplayıp, kuşu nasıl tutacağını anlatana itibar
ediliyor.
Hayat adil değildir! Özellikle de gelişmemiş ülkelerde.
Sizi görsünler, takdir
etsinler, ödüllendirsinler diye
ağzınızla kuş tutuyorsanız bence vazgeçin. O kadar tüy yutmaya değmez.
Siz algılayamıyorsanız,
algılatanlar çok olur. Algınızı
yönettirmeyin!
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder