TEOG
kaldırıldı, YGS ve LYS sizlere ömür...
Olsun,
alıştık artık, en kısa zamanda yine kaldırılacak yeni bir şeyler bu sınavların yerini
alacaktır. Her ne kadar kaldırmak kolay, kondurmak zor olsa da bu konuda başarımız
tescillenmiş maşallah.
Bakanlık,
yaptığı açıklamada yeni sistemler üzerinde çalışıldığını, kamuoyunda yapılan
açıklamaların gerçeği yansıtmadığını defaten söylese de ortalık toz duman!
Eğitim camiasından olsun olmasın herkes falcılığa soyunmuş durumda. Kulaktan
dolma bilgilerle yeni sistem şöyle olacak, böyle olacak söylemleri / lafları…
Elbette
benim de bazı tahminlerim var ama açık uçlu TEOG örneklerini birkaç gün önce
açıklayarak, sınavın iptal edildiği bilgisini bizim gibi medyadan öğrenen yetkili
insanların durumunu düşününce, tahmin bende kalsın dedim.
Konuşulan
en yüksek olasılıklı değişiklik, ders dışı çalışmaların da
notlandırılması/değerlendirilmesi olacak gibi görünüyor. Yani öğrencilerin
akademik başarıları yanında sosyal, sportif, sanatsal başarıları da artık önem
kazanacakmış.
–mış!
Bu
çok yeni bir haber değil. Eğitimin içinde olan, eğitimle ilgili sorunlara kafa
yoran kişiler, bunu daha önce de duymuştur. Ancak konu, bu kez hayata
geçirilecek gibi görünüyor.
“Bahtiyarım!”
Güzel
sanatlar eğitimi almış bir insan olarak, ülkemizde tiyatroların kapanması, heykellere
bakış açısı gibi birçok alanda sanatın görmezden gelinmesi içimi dağlamıştı.
Okullarımızda
sanat derslerinde başka dersler yapılması, resim diğer adıyla görsel sanatlar,
müzik ve beden eğitimi derslerinin görmezden gelinmesini üzüntüyle izlemiştim.
Gerçi bu konuda birkaç yazı kaleme almıştım ama en kayda değer icraatım okul
müdürlüğü yaptığım dönemde (bilen bilir) okulumun her dersin hakkıyla
yapılmasını, sanat derslerinin ders içinde ve dışında tüm okul toplumunun
katılacağı veya içinde yer alacağı etkinliklerle genişleterek bir okul kültürü
oluşturmam olmuştur.
Çoktan
seçmeli sınavlara hazırlanırken çocukların ve gençlerin yeteneklerinin
köreltilmesinin, onların meslek hayatlarına olumsuz yansıyacağının altını
çizdim durdum.
Okurken
sanat eğitimi almamış, hiçbir organizasyona katılmamış, sosyal ve kültürel
çalışmaları zaman kaybı olarak görmüş bir insanın “en iyi üniversiteyi”
kazanması, oradan mezun olması ve meslek sahibi olması her anlamda ona başarı
getirmez.
Hangi
meslek grubunda olursa olsun insanın yaratıcı olması gerekir. Yaratıcılık ise
marketlerde satılmadığı gibi internetten sipariş edebileceğiniz bir şey de değil…
Aşısı da yok serumu da!
Bu
tür kazanımlar küçük yaşlardan başlayarak ve zamanla edinilebilir.
Çok
şükür, çok şükür bugünü de gördük demiş şair…
Bundan
sonra okullarımızda spor, sanat ve sosyal çalışmalar hak ettiği itibarı görecek
diye ümitleniyoruz. Ancak bu çalışmaların puanlanması ve puanların okullara
girişte kullanılacak olması beraberinde yine bazı sorunlar getirecektir.
Kaldırılan
sınavlarda uygulanan yöntemde okul puanlarının herhangi bir kritere bağlanmadan
ve formüle edilmeden direkt kullanılması, öğretmenlerin ve okulların üzerinde
baskı oluşturmuştu. Unutmayalım ki hormonlu puanlar nedeniyle de öğrencilerin
gerçek başarıları görülememiş, sınavların ayırt ediciliği tartışılır hâle
gelmişti.
Eğer
ders dışı çalışmalar da puanlanır ve bu puanlar okullara girişte bir önceki
şekilde olduğu gibi kullanılırsa, bunlar da hormonlu puanlara dönüşecektir.
Ders
dışı çalışmaların sertifikalarla belgelenmesi şartı getirilirse, bunun da bazı
formüllerinin bulunacağına ve kolaycılığa neden olacağına eminim.
Aman
dikkat!
Sistem,
insanların tenezzül edeceği açıklar bırakacak şekilde kurulmamalı, adil ve
gerçek anlamda emeği ayırt edici olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder