Gelecek kodlamayla gelecekmiş! Başka bir deyişle “koding” olmadan
olmazmış. Topyekûn çocukların tümü kodlama öğrenmeliymiş. Yeni “moda”
bu…
Eğitim sistemini değiştirmekten helak olduk ama denemekten vazgeçmiyoruz.
Filmi geri saralım:
18. yüzyıl sanayi devrimi yaşanıyor. Trenler, otomobiller revaçta…
Peki, okulların tümünde buharlı makine nasıl yapılır diye öğretilmeye mi
başlanmıştı? Yani derslerde herkese yakıtlar ve yanma, akışkanlar
mekaniği, gaz dinamiği ve termodinamik gibi dersler mi okutulmuştu?
Dokuma ilerledikçe, öğrencilerin tümüne dokuma tezgâhı yapımı mı
öğretilmişti? Dokuma teknolojisi, örme teknolojisi, teknik tekstiller,
iplik teknolojisi dersleri de ilkokuldan başlatılarak verilmişti öyle
mi?
Orta sınıfın zenginliği artmaya başladıkça da okullarda iktisat
dersleri temelinde mi öğretim yapılmıştı? Yani finansal muhasebe, mikro
ve makro iktisat teorisi, istatistik, para teorisi dersleri k12
düzeyindeki ortak dersler miydi?
Yoksa öğretimde dogmatik düşünceden uzaklaşarak, bilimsel ve rasyonel düşünme ve araştırma özgürlüğüne yönelik gelişme mi gösterilmişti?
Teknoloji ve bilişimin hızlı gelişimine ayak uyduramamışken eğitim
sistemini temelinden değiştirerek merkezine kodlamayı oturtmak ne kadar
mantıklı? Temel sorunumuz, önceliklerimizi bir türlü belirleyemiyor olmamız.
Buraya kadar anlatılandan gelişime karşı olduğum sonucu
çıkartılmamalı. Amacım, ne kadar cezbedici görünse de, pantolonunu
çekemeyen çocuklara, robot teknolojisinin temel becerilerini
kazandırmaya çalışmanın anlamını sorgulamaktır. Kaldı
ki bu çocukların bir bölümü ileride bunu mutlaka öğrenecektir. Ancak
eşitlikten ve adil olmaktan uzak, senede birkaç kez değişen ve sınavlara
yaslanmış ve yorulmuş bir ülkenin eğitim sistemi içerisinde, modalar yaratmaya çalışmaktan ibaret bir durum yaşanıyor gibi…
Eğitim sistemindeki asıl sorunlarımızı görmezden gelerek kendimize yeni sorunlar yaratmaktan başka bir şey değil yaşananlar.
Birkaç yıl önce kaleme aldığım yazılarımda, teknoloji uzmanlarının
eğitim-öğretime dâhil olacağını ve öne çıkacağını yazmıştım. Dâhil
olmalarında ve yarar sağlamalarında elbette sakınca görmemiştim
ancak bilgisayar teknolojilerinin, eğitim-öğretimin vazgeçilmezi olarak
gösterilmesine dikkat çekmiştim. Bana göre bu tehlike giderek büyüyor.
8 yıllık kesintisiz eğitim, okula başlama yaşının düşürülmesi, bir
öyle, bir böyle sınav sistemleri, Anadolu liselerinin yapısının
değiştirilmesi, okulların müdür ve öğretmen kadrolarının dağıtılması,
kötüye giden eğitim sistemi, PISA sınavlarındaki hezimetimiz derken
sonunda bütün suç, defter, kitap, kara tahta ve öğretmenlere yüklendi.
Özel okulların sayılarının artması nedeniyle kızışan rekabet ortamı
da bu durumu tetikleyince, şöyle bizi dünyanın önüne geçirecek yeni bir
şeyler bulmak şart olmuştu. Hazır millet birkaç yıl önce “Matrix”i de
izlemişken, en “cafcaflısından” kodlama ilaç gibi geldi.
Hem de ne ilaç! Hem teknoloji içeriyor hem de kimse doğru dürüst bilmiyor yani gizemli…
O hâlde önce biz öğrenmeliyiz. Ders bile konuldu ama merak ediyorum kaç tane eğitim bilimcinin görüşü alındı.
Önceden deneyler kontrollü laboratuvar ortamlarında ve bilimsel
disiplinle yapılırken kapitalizm ve büyüme aşkı nedeniyle artık
neredeyse her türlü deney toplum üzerinde gerçekleştiriliyor.
Bence insanlar çok fazla Hollywood filmi izlemeye başladı.
Peki, neden herkes?
Öyle işte… Gelecek kodla gelecek… Geri kalmayalım, çok yararlı ya, herkes öğrensin!
Gerçi kod yazımından önce de tablet denenmişti ama durum malum! Hatırlayan var mı? Yok.
O zamanlar “Yahu etmeyin, önemli olan teknolojiye sahip olmak
değildir, içerik olmazsa şatafatlı teknoloji ne işe yarar?” desek de
dinleyen olmamıştı.
Belki bir gün insanlığın kaçınılmaz olarak yaşayacağı bu durum, insanlık için en doğrusu olacağı garantisini vermez.
Bakınız: “Geliştikçe” dünyamızı ne hâle getirdiğimiz ortada.
Kodlama, yapay zekâ, nanoteknoloji ve robot teknolojisini de mutlaka
öğretelim ama tadını kaçırmayalım. Bence önceliklerimizi bile
sıralayamıyorken abartmamak lazım!
Öğrencilerin hayat boyu öğrenmelerini sağlamak için onların
meraklarını tetiklemek yeterlidir. Eğitim sistemini düzenlerken işe,
yaratıcılıkları köreltmemekle başlanabilir. Ayrıca
sistem; öğretimi duvarların dışına taşımak, deneysel çalışmaları
arttırmak ve öğrencilerin üretmelerini desteklemekle geliştirilebilir.
Unutmayalım ki dün ve bugünün başarılı mucitleri, okullara rağmen meraklarını yitirmemiş insanlardır.
Ömer Orhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder