Şanslı
olan herkesin yolu okulla kesişir. Şanslı diyorum çünkü okuma olanağı
bulamayanların sayısı azımsanmayacak kadar çok.
Okul,
hemen hemen her şeyin ilk öğrenildiği yerdir. Temeller öyle veya böyle orada
atılır. Kiminin temelleri sağlam
olurken kimininki sadece “olur”.
Okul,
dört duvardan ibaret betonarme bina demek değildir. Okul nefes alır, nefes
verir. Yaşarken yaşatır. Okulu tarım arazisine benzetmek yanlış olmaz. Yarın
yeşersin diye bugün fidelerin büyütüldüğü yerdir. Bu nedenle de toprağın yapısı
önemlidir. Seçilen tohumların doğru yetiştirilmesi, sulanması, bakımı “usta”
insanlar tarafından gerçekleştirilmelidir. Ehliyetli insanların elinde fideler
sağlıklı, ehliyetsizlerin elinde de yok olur. Kısa zamanda “ürün” almak için “hormon”
kullananlar ise bu sürede toprağı da mahveder!
Toprağın
ağası olmaz! Beş yüz yılda oluşan toprak “ağaların” elinde birkaç yılda
kaybolur.
Toprak
gibi okulun da gerçek sahibi onu sahiplenen, onu koruyan, kollayan ve sevgisini
verenlerdir. Bu sevgiyle uzun zaman içerisinde ancak bir kültür oluşur ki
sürdürülebilir olursa eğer, bu kültür çok değerlidir. Korunması ve geliştirilmesi
ise çok daha fazla özen ister.
İnsanlar
anılarıyla yaşar. Okulları değerli kılan da bu ilklerle dolu anıları yaşatmasıdır. Öğretim yapılan yerler olarak
bilinse de, aslında dersleri çıkardıktan sonra “geriye ne kalır”a bir bakmak lazım.
Yani kimsede bilmem ne dersindeki bilmem ne konusunun bilmem neresi gibi
onlarca iz kalmaz. Ancak okul gezileri, aşklar, mide sancıları, kalp atışları,
kaçamaklar, şamatalar, yapılan hatalar, alınan dersler, alınmayan dersler,
kompleksler, egolar ve hoca muhabbetleri gibi yaşanmışlıklar asla unutulmaz.
Ne
hikmetse bizim kültürümüzde anılara saygı diye bir şey söz konusu değil. Eskisini
at yenisini al, eskisini yık yenisini yap!
Neden
Venedik’te gondollar rahat yanaşsın diye kanalları doldurup yeniden
düzenlemezler? Cambridge, Harvard, Oxford’un paraları mı yok ki binalarını
yıkıp yeniden yapmazlar?.. Yapmazlar çünkü değiştirilmedikleri için bugüne kadar
gelmişlerdir.
Bana
göre egosu yüzünden sıkıntılı bir canlı türü olan insanı ıslah etmek için
kurulmuş ve belki de en değerli mekânlar okullardır. Bu nedenle her ne olursa
olsun okulların yaşaması ve okul kültürünün korunması gerekir.
Yöneticisinden
öğretmenine, güvenlikçisinden aşçısına kadar her insanın okul kültürünün
oluşmasında ayrı bir rolü vardır. Ve her bir rol ayrı ayrı değerlidir! Biri
diğerinden daha az önemli değildir. Bazı mezunlar, okullarındaki bekçiyi anımsarken,
bazıları biyoloji öğretmenini, bazısı da beden eğitimi öğretmenini unutmaz.
Okul
hayatında “dokunuşlar” çok önemlidir. Küçük bir dokunuşun bile nasıl bir etki
yaratacağı belli değildir. Okulların içerisindeki günlük, anlık kararlar ve
sürekli kadro değişimleri, olumlu dokunuşları azaltacağı gibi okulda kalıcı ve
korunan bir kültür oluşturmasına da izin vermez.
Kıssadan
hisse…
Bir
okulun eğitim kalitesi; kadrosuna, sistemine, istikrarına, aidiyete verdiği
öneme, farklı öğrenme modellerine göre uyguladığı yöntem ve tekniklere ve tüm
bunların sürdürülebilir olmasına
bağlıdır.
Eğitimde
popülist olmak tehlikelidir. Elbette tehlikeyi sevenler de vardır ama
okulculukta konu, yetişme çağındaki insanlar olunca, alınan risklere dikkat!
Ömer
Orhan